1.ÜNİTE – ASİTLER, BAZLAR VE
TUZLAR
1.BÖLÜM
– ASİTLERİ VE BAZLARITUZLAR
TANIYALIM
Sulu çözeltilerinde H+ iyonu oluşturan maddeler asit, OH- iyonu oluşturan maddelere ise baz denir. Asitlerin bazıları oluşturdukları H+ iyonunu kendi yapılarından verirken bazıları sudan oluşturabilir. Bazlarında bazıları sulu çözeltilerinde OH- (hidroksit) iyonunu kendi yapısından verirken bazıları sudan oluşturabilir.Aşağıda bazı asit ve bazların suda iyonlaşma tepkimeleri verilmiştir.
Asitler;
HCl(g) → H+(suda) + Cl-(suda)
CH3COOH(suda) ↔ CH3COO-(suda) + H+(suda)
SO2(g) + H2O → H+(suda) + HSO3-(suda)
Bazlar;
NaOH(k) → Na+(suda) + OH-(suda)
NH3(suda) + H2O ↔ NH4+(suda) + OH-(suda)
Suda açığa çıkan iyonlar tek değildir. Her bir iyon su molekülü ile sarılmıştır. Ayrıca asitlerin oluşturduğu H+ iyonu sulu ortamda hiçbir zaman bağımsız olarak bulunamaz ve bir su molekülüne tutunur. Sonuç itibariyle H3O+ (hidronyum) iyonunu oluşturur.
Bazı gazlar suda çözündükleri zaman asidik özellik gösterirler ve suda iyonlaşarak H+ iyonunu oluştururlar. Aşağıda bazı gazların su ile iki basamaklı tepkimeleri verilmiştir.
1.Basamak : CO2 + H2O ↔ H2CO3
2.Basamak : H2CO3 ↔ H+ + HCO3-
1.Basamak : N2O3 + H2O ↔ 2HNO2
2.Basamak : HNO2 ↔ H+ + NO2-
Bazı bileşikler ise suda çözündüklerinde önce bir hidroksit bileşiği oluştururlar sonra oluşan bu bileşik iyonlaşıp OH- verir.
Sönmemiş kireç taşı (kalsiyum oksit) ;
CaO + H2O ↔ Ca(OH)2
Ca(OH)2 → Ca2+ + 2OH-
Amonyak;
NH3 + H2O ↔ NH4OH
NH4OH ↔ NH4+ + OH-
1.1. Su Asit midir, Baz mıdır ?
Saf su kendi kendine iyonlaşır.
H2O ↔ H+ + OH-
Su hem asit hem baz özellik gösterir. Sulu çözeltilerin tamamında bulunan H+ ve OH- iyonları suyun iyonlaşmasından veya iyonları çözünen maddeden gelir. Asidik çözeltilerde H+ yanındaki OH- , bazik çözeltilerde ise OH- yanındaki H+ iyonları sudan gelir.
H+ ve OH- iyonlarının sayıları saf suda birbirine eşittir. Yani saf su nötraldir. Saf suya benzer şekilde NaCl ve KNO3 gibi tuzlar da suda çözündüklerinde sadece kendi anyon ve katyonlarını oluştururlar. Aynı zamanda bu tuzlar nötraldir (pH:7). Çünkü çözeltilerindeki H+ ve OH- iyonları sadece sudan gelir.
NaCl(suda) → Na+(suda) + Cl-(suda)
KNO3(suda) → K+(suda) + NO3-(suda)
1.2. Asitlerin Genel Özellikleri
1. Sulu çözeltilerinde iyonlaşarak elektriği iletirler.
2. Sulu çözeltilerinde H+ iyonu oluştururlar.
3. Mavi turnusolu kırmızıya çevirirler.
4. Bazlarla tepkimelerinden tuz oluşurturular.
5. Bazı metallerle girdiği tepkimelerinde H2 gazı oluştururlar.
6. Tatları ekşidir.
7. Çözeltilerinin pH değeri 7’den küçüktür.
1.3. Bazların Genel Özellikleri
1. Sulu çözeltilerinde iyonlaşarak elektriği iletirler.
2. Sulu çözeltilerinde OH- iyonu oluştururlar.
3. Kırmızı turnusolu maviye çevirirler.
4. Asitlerle tepkimelerinden tuz oluşurturular.
5. Temas edildiğinde kayganlık hissi verirler.
6. Tatları acıdır.
7. Çözeltilerinin pH değeri 7’den büyüktür.

Çözeltinin içerdiği H+ ve OH- bağıl miktarı, o çözeltinin asitlik veya bazlığını belirler. Bir çözeltinin, H+ miktarı artarsa asitliği artar ve pH azalır; OH- miktarı artarsa bazikliği artar ve pH yükselir.
pH

pH = 7 ise çözelti nötral,
pH

2.BÖLÜM –
ASİTLERİN / BAZLARIN
TEPKİMELERİ
Asit ve baz tepkimelerinin sınıflandırılmasında kuvvetli asit-baz, zayıf asit-baz özellikleri kullanılır. Sulu çözeltilerinde tamamen iyonlaşan maddeler kuvvetli asit veya bazdır. Zayıf asit veya bazlar ise kısmen iyonlaşırlar. Asit veya baz %100 iyonlaştığında, ortamda iyonlaşmamış tür kalmaz. Aşağıdaki tabloda yaygın olarak bilinen kuvvetli asit ve bazlar verilmiştir. Verilen listenin dışındaki hemen her asit veya bazın zayıf olması kuvvetle muhtemeldir.

Kuvvetli asit ve bazlar elektriği iyi iletirler ancak zayıf asit ve bazlar az iletirler. Bu ilişki ortamda meydana getirdikleri iyon sayısıyla orantılıdır. Kuvvetli asit ve kuvvetli bazların eşdeğer miktarlarının tepkimesinden oluşan çözeltinin pH değeri 7’dir, yani nötraldir.
2.1.Nötralleşme Tepkimeleri
Bir asit ile bir bazın tepkimeye girerek su ve tuz oluşturması olayına nötralleşme tepkimesi denir. Oluşan tuzun sulu çözeltisi asidik veya bazik karakterli olabilir. Aşağıdaki örneklerde asit ve bazın tepkimesi sonucu oluşan tuz gösterilmiştir.
NH3(g) + HCl → NH4Cl(k)
Ca(OH)2 + H2SO4 → CaSO4 + 2H2O
Bir tepkimede girenlerin ve ürünlerin mol sayıları arasındaki ilişkiyi inceleyen işlemlere stokiyometri(element ölçümü) denir. Örneğin yukarıdaki tepkimede 1 mol Ca(OH)2 ile 1 mol H2SO4 tepkimeye girerek 1 mol CaSO4 tuzu ve 2 mol su oluşmuştur. Tepkimeye giren asitle bazın mol sayısı stokiyometrik olarak birbirine eşdeğer ise tepkime sonunda ortamda asit veya baz kalmaz, tamamı tuz ve suya dönüşür. Örnekteki tepkimede asidin 2 mol H+ iyonu, bazın 2 mol OH- iyonuna eşdeğerdir ya da 1 mol Ca(OH)2 ile 1 mol H2SO4 eşdeğerdir denir.
2.2.Asit Baz İndikatörleri
Asit ve bazlar renkli çözeltilerle tepkimeye girerler ve renk değişimine uğrarlar. Asit ve bazlarla etkileşerek renk değiştiren maddelere asit / baz indikatörü (belirteç) denir. Pek çok maddenin asit mi baz mı olduğu bu indikatörler sayesinde anlaşılır. Bazı belirteçler süzgeç kağıtlarına emdirilip kullanılır ve bu belirteçlere pH kağıdı denir. Metil oranj ve fenolftalein çözeltileri yaygın olarak kullanılan asit / baz indikatörleridir. Metil oranj 3,1’den küçük pH değerlerinde kırmızı, 4,4’ten büyük pH değerlerinde ise sarı renklidir. Fenolftalein, 8,3’ten küçük pH değerlerinde renksiz, 10’dan büyük pH değerlerinde ise pembe renktedir.
2.2.1. Tepkimelerin Basit Gösterimi
Nötralleşme tepkimelerinde diğer tepkimelerde olduğu gibi tepkimeye giren ve tepkimeden çıkan elementlerin atom sayıları birbirine eşittir. Aşağıdaki tepkimede atom sayıları değişmeden kalmıştır. Ayrıca yukarıdaki tepkimede giren maddeler, sırasıyla kuvvetli asit ve kuvvetli bazdır. Yani bu maddeler tepkimeden önce %100 oranında iyonlaşırlar. Tepkimede oluşan Ca(NO3)2 tuzu da su ortamında tamamen iyonlaşır.
2HNO3 + Ca(OH)2 → Ca(NO3)2 + 2H2O
Ayrıca yukarıdaki tepkimede giren maddeler, sırasıyla kuvvetli asit ve kuvvetli bazdır. Yani bu maddeler tepkimeden önce %100 oranında iyonlaşırlar. Tepkimede oluşan Ca(NO3)2 tuzu da su ortamında tamamen iyonlaşır. Tepkime denkleminin açık gösterimi aşağıdaki gibi olmalıdır:
{2H+ + 2NO3-(suda)} + { Ca2+(suda) + 2OH-(suda) } → {Ca2+(suda) + 2NO-3(suda) } + 2H2O
Tepkimenin iki tarafındaki ortak iyonlar sadeleştirilirse:
2H+ + 2OH- → 2H2O şeklinde olur. Tepkimede tüm türler için 2 katsayısı ortak olduğundan sadeleştiğinde:
H+ + OH- → H2O şeklinde net iyonik denklem elde edilir.
Yukarıdaki tepkime kuvvetli asidin kuvvetli bazla oluşturduğu tüm tepkimeler için geçerlidir.
Zayıf asit ve bazlarda iyonlaşma ihmal edilebileceğinden örnekte verilen genel iyonik denklem geçerli olmaz. Aşağıdaki denklemi inceleyelim.
HF + NaOH → NaF + H2O
Tepkime denkleminin açık gösterimi ise şu şekildedir:
{ HF(suda) } + { Na+(suda) + OH-(suda) } → { Na+(suda) + F-(suda) } + H2O
Tepkime denkleminde değişmeden kalan türler iki tarafta da sadeleştirilirse:
HF + OH- → F- + H2O net iyon denklemi elde edilir.
2.3.Nötralleşme Titrasyonu
Asit baz tepkimelerinin gidişatı titrasyon tekniği ile incelenir. Bu teknikte erlendeki baz çözeltisine indikatör ilave edilir ve sonra büretten damla damla HCl çözeltisi eklenir. Ortamdaki indikatör bazik hale geldiğinde renk değiştirir ve nötralleşme tepkimesinin sona erdiği anlaşılır. Nötralleşme gerçekleşmesi için ortamdaki bazın mol sayısı, asidin mol sayısına eşit olmalıdır.
2.4.Asitlerin Metallere Etkisi
K, Na, Ca, Mg, Al, Zn, Fe, Ni, Sn, Pb gibi metallerin elektron verme eğilimleri hidrojenden daha büyük olduğundan dolayı aktif metal; Cu, Ag, Hg, Au, Pt, Pd gibi metallerin elektron verme eğilimleri hidrojenden daha küçük olduğundan dolayı pasif metal olarak adlandırılır. Aktif metaller asit çözeltilerinde daha fazla bulunur. Çünkü fazla miktarda hidrojen iyonu içerirler. Aktif metaller asit çözeltisine atıldıklarında H+ iyonlarına elektron vererek H2 gazı açığa çıkarırlar. Bu tepkime sırasında metal aşınır, atomu suda çözünmüş (+) yüklü iyonlara dönüşür.
2K + H2SO4 → K2SO4 + H2(g)
2Na + 2HCl → 2NaCl + H2(g)
Ca + H2SO4 → CaSO4 + H2(g)
3Mg + 2H3PO4 → Mg3(PO4)2 + 3H2(g)
2Al + 6HCl → 2AlCl3 + 3H2(g)
Zn + 2HNO3→ Zn(NO3)2 + H2(g)
Fe + 2HCl → FeCl2 + H2(g)
Pasif metaller, asitlerden etkilenmez ve H2 gazı oluşturmazlar.
Cu + HCl → Tepkime olmaz
Ag + HCl → Tepkime olmaz
Hg + HCl → Tepkime olmaz
Au + HCl → Tepkime olmaz
Pt + HCl → Tepkime olmaz
Bazı pasif metaller HNO3 ve H2SO4 gibi oksijenli asitlerle, özellikle derişik ise tepkimeye girerler. Tepkime sonucunda H2 gazı yerine kullanılan maddenin cinsine göre SO2 veya NO2 gazları açığa çıkar.
Cu + 2H2SO4(derişik) → Cu2+ + SO42- + SO2(g) + 2H2O(s)
Cu + 2H2SO4(seyreltik) → Tepkime olmaz
Cu + 4HNO3 → Cu2+ + 2NO3- + 2NO2(g) 2H2O(s)
2Ag + 2H2SO4 → 2Ag+ + SO42- + SO2(g) + 2H2O(s)
Hg + 4HNO3 → Hg2+ + 2NO3- + 2NO2(g) + 2H2O(s)
Altın, platin ve paladyum soy metallerdir. Bu metaller sadece kral suyu denilen asit karışımında çözünür.
Pt + 2HNO3 + 4HCl → H2PtCl4 + 2NO2(g) + 2H2O
2.5.Bazların Metallere Etkisi
Kuvvetli bazlar; Al, Zn, Pb, Sn ve Cr gibi metallerle tepkime vererek H2 gazı açığa çıkarırlar. Bazlarla etkileşen metallerin hepsi asitlerle de etkileşir. Hem asit hem de bazlarla etkileşen metallere amfoter metaller denir. Al, Zn, Pb, Sn ve Cr gibi metaller…
2.6.Asitler ve Bazlar Nasıl
Saklanmalıdır?
Tüm asitler cam kaplarda saklanabilir. Sadece hidroflorik asit cam kaplarda saklanamaz. Çünkü camın ana bileşeni olan SiO2 bileşiğine etki ederek camı aşındırır. Kuvvetli bazların derişik çözeltileri ise bazdan etkilenmeyen plastik kaplarda saklanabilir.
2.7.Nem Çekici (Higroskopik) Maddeler
Saf olarak elde edilebilen sıvı asitler kuvvetli nem çekicilerdir. Sülfürik asit, fosforik asit ve asetik asit bunlardan bazılarıdır. Suyla etkileştiğinde aside dönüşen bazı oksitler de kuvvetli nem çekicidir. Kurutulmuş sodyum hidroksit ve sodyum karbonat gibi bazı bazlar da nem tutucudur.
3.BÖLÜM – HAYATIMIZDA
ASİTLER VE BAZLAR
3.1.Yaygın Asitler ve Kullanım Alanları
3.1.1.Sülfirik Asit (H2SO4)
Halk arasında zaç yağı olarak bilinen sülfürik asit, kuvvetli bir asittir ve nem çekici özelliği vardır. Bu yüzden ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Sülfürik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; akü asidi olarak, gübre üretiminde, plastik endüstrisinde, tarım ilacı üretiminde, boyar madde üretiminde, petrol rafinasyonunda, metal kaplamacılıkta kullanılır.
3.1.2.Nitrik Asit (HNO3)
Halk arasında kezzap olarak bilinen nitrik asit, kuvvetli bir asittir ve ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Nitrik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre üretiminde, patlayıcı üretiminde, metallerin saflaştırılmasında, boya üretiminde, altın işlemede, plastik üretiminde kullanılır.
3.1.3.Hidroklorik Asit (HCl)
Halk arasında tuz ruhu olarak bilinen hidroklorik asit, kuvvetli bir asittir, gaz halindedir ve ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Bu sebeple yakından koklamaktan kaçınılmalıdır. Hidroklorik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; çelik yüzeylerin temizlenmesinde, PVC yapımında, temizlik maddesi olarak, ilaç eldesinde, deri işlemeciliğinde, petrol aramada kullanılır.
3.1.4.Asetik Asit (CH3COOH)
Halk arasında sirke asidi olarak bilinen asetik asit, %100 saf haldeyken 15oC’ta donduğundan dolayı donar asit ya da buzlu sirkede denir. Koklandığında solunum yollarına ciddi zararlar verebilir. Asetik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; asetat filmi üretiminde, kireç çözücü olarak, gıda katkı maddesi olarak, kauçuk üretiminde, PET üretiminde, ilaç üretiminde kullanılır.
3.1.5.Fosforik Asit (H3PO4)
Fosforik asit zayıf bir asittir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıdalarda pH düzenleyici olarak (vücutta zararlı etki göstermemesi nedeniyle), suni gübre üretiminde, sabun ve deterjan üretiminde, hazır gıdalarda, su arıtımında pH düzenleyici olarak, böcek ilacı üretiminde, ilaç endüstrisinde kullanılır.
3.1.6.Hidroflorik Asit (HF)
Hidroflorik asit; zayıf bir asittir, canlı dokularına ciddi zararlar verebilir. Ayrıca camı, porseleni, seramikten üretilmiş malzemeleri, betonu ve soy metalleri aşındırabilir. Gaz halinde bir maddedir ve koklanınca solunum yollarına ciddi zararlar verebilir. Hidroflorik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; cam ve seramik maddeleri aşındırmada, petrol rafinasyonunda, ısıya dayanıklı plastik üretiminde, yangın söndürücü köpük üretiminde, soğutma sağlayan gazların sentezinde kullanılır.
3.1.7.Tartarik Asit (C4H6O6)
Tartarik asit, katı halde ve zayıf bir asittir. Üzüm suyunda ve muzda mevcuttur. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; hazır gıdalarda, gümüş ayna yapımında, ilaç üretiminde kullanılır.
3.1.8.Formik Asit (HCOOH)
Formik asit, sıvı halde ve zayıf bir asittir. Isırgan otunda ve karınca salgısında bol miktarda bulunduğundan halk arasında karınca asidi olarak da bilinir. Formik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, arı bitine karşı ilaç yapımında, mikrop giderici olarak, ham deri işlenmesinde, kauçuk işlemesinde, kimyasal sentezde çıkış maddesi olarak, böcek öldürücü ilaç yapımında kullanılır.
3.1.9.Borik Asit (H3BO3)
Borik asit, katı halde ve çok zayıf bir asittir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, antiseptik sıvı üretiminde, böcek öldürücü sentezinde, yanmaz kumaş üretiminde, dayanıklı çelik üretiminde, ısıya dayanıklı malzeme üretiminde, emprenye madde üretiminde kullanılır.
3.1.10.Sitrik Asit (C6H8O7)
Halk arasında limon asidi olarak bilinen sitrik asit, katı halde ve zayıf bir asittir. Turunçgillerde bol miktarda bulunur. Sitrik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; hazır gıda katkısı olarak, şekerleme üretiminde, içecek üretiminde, temizlik malzemesi üretiminde, ilaç endüstrisinde kullanılır.
3.2. Yaygın Bazlar ve Kullanım Alanları
3.2.1.Sodyum Hidroksit (NaOH)
Halk arasında sudkostik olarak bilinen sodyum hidroksit, katı halde ve kuvvetli bir bazdır. Suda çok iyi çözünür ve ısı açığa çıkarır. Çözeltisi cilde kayganlık hissi verir ve nem çekici özelliktedir. Bu yüzden cilde özellikle de göze zarar verebilir. Sodyum hidroksidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kağıt üretiminde, geniş mekanların temizlenmesinde, sabun ve deterjan üretiminde, petrol aramada, evlerde lavabo açıcı olarak kullanılır.
3.2.2.Potasyum Hidroksit (KOH)
Halk arasında potaskostik olarak bilinen potasyum hidroksit, katı halde ve kuvvetli bir bazdır. Suda çok iyi çözünür ve ısı açığa çıkarır. Çözeltisi cilde kayganlık hissi verir ve nem çekici özelliktedir. Cilde temas ettiğinde tahriş edebilir. Potasyum hidroksidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, bitkisel yağları yakıta dönüştürmede, arap sabunu eldesinde, alkali pil üretiminde kullanılır.
3.2.3.Kalsiyum Hidroksit (Ca(OH)2)
Halk arasında sönmüş kireç olarak bilinen kalsiyum hidroksit, kuvvetli bir bazdır. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kireç ve çimento üretiminde, su arıtmada, kağıt üretiminde, deri işlemede, şeker üretiminde, metalurjide kullanılır.
3.2.4.Magnezyum Hidroksit (Mg(OH)2)
Magnezyum hidroksit, suda az çözündüğünden zayıf bir bazdır. Bileşik suyla karıştırıldığında magnezyum sütü de denmektedir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; tutuşmalarını önlemek amacıyla kumaş ve kağıt gibi maddelere katılır, ilaç üretiminde, alev geciktirici malzeme yapımında, su arıtmada, deodorant üretiminde kullanılır.
3.2.5.Amonyak (NH3)
Amonyak suda kısmen iyonlaştığından zayıf bir baz olarak kabul edilir. Gaz halindedir ve suda bol çözünür. Keskin kokuludur ve koklanınca solunum yollarına zarar verebilir. Amonyağın başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gübre yapımında, nitrik asit üretiminde, temizlik malzemesi üretiminde, patlayıcı üretiminde, yakıt hücrelerinde, gıda koruyucusu olarak kullanılır.
3.3.Asitler ve Bazların Fayda ve
Zararları
Canlı organizmalarında asit ve bazlar mevcuttur. Bu nedenle bu maddeler hayati önem taşımaktadır. Asit ve bazların pek çok kullanım alanı vardır.
3.3.1.Asit Yağmurları
Doğal yağmur suyunun pH değeri yaklaşık olarak 5,5’dir. Ancak yoğun endüstri alanlarında ve aktif volkanların var olduğu bölgelerde atmosferde oluşturdukları kirlilikten dolayı pH değeri 2,5 civarına kadar düşebilir. Asit yağmurları pH değeri 5’in altında olan yağmurlardır. Asit yağmurlarının pH değerini düşüren maddeler başlıca SO2, SO3 ve NO2 gibi asidik gazlardan kaynaklanır. Bu gazlar genellikle fosil yakıtların yanmasında açığa çıkar. Asit yağmurlarının başlıca olumsuz etkileri şu şekilde sıralanabilir; topraktaki mineralleri çözerek bitkiler için yararlı olan elementleri uzaklaştırırlar, ormanlardaki asitliğe duyarlı ağaçları yok edebilirler, insan ve hayvanların nefes almalarını zorlaştırabilirler, sulardaki canlılara zarar verebilirler, metal ve mermerden yapılmış olan eserlerde korozyona sebep olarak aşındırabilirler.
Asit yağmurlarının oluşmaması için alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir; enerji ihtiyacı doğal kaynaklardan sağlanmalıdır (güneş, rüzgar, jeotermal enerji gibi), orman yangınları önlenmeli ve yeşil alanlar arttırılmalıdır, egzoz salımını azaltmak için toplu araçlar kullanılmalı ve elektrik,doğal gaz, LPG ile çalışan araçlar tercih edilmelidir, sanayi tesislerinde baca filtre kullanımı teşvik edilmelidir.
3.3.2.İçeceklerde Asitler ve Bazlar
Asit ve bazlar; içeceklerde ,lezzet arttırmada, pH ayarlamada, bozunmaya karşı koruma amaçlı kullanılır.
Maden suyu, yer altındaki suda çözünmüş olan doğal karbon dioksidi içerir. Halk arasında soda olarak da bilinir. Mideye alındığı anda mide suyuyla karışır ve CO2 gazı açığa çıkarır. Buda besinlerin karışmasını ve mide asitliğinin düzenlenmesini sağlar. Mide asidi ile maden suyu nötralleşir. Bu sebeple maden suyu hazmı kolaylaştırır. Ancak aşırısı mide ve tansiyon rahatsızlığı olan bireylerde zararlı etkiler oluşturabilir. Gazoz ve kola gibi gazlı içeceklerde de CO2 gazının yanında başka asitler bulunur. Bu içecekler tüketilirken dikkat edilmelidir zira dişler için geri dönüşü olmayan zararları ortaya çıkabilir.
3.3.3.Sindirim Sistemimizde Asitler ve
Bazlar
Mide asidinin pH değeri yaklaşık olarak 1-2 arasındadır. Bu asidi mide duvarındaki hücreler üretmektedir ve HCl asidinden oluşur. Mide asidi, besinlerin protein ve karbon hidratlara parçalanmasında yardımcı olur. Asit ile parçalanan besinler onikiparmak bağırsağında karaciğerden gelen safra salgısı (kısmen baziktir) ile nötralleşir. Bu sırada bu karışımın pH değeri yaklaşık olarak 7-8,5 arasındadır. Ortamdaki besinler, enzimlerinde yardımıyla tamamen sindirilir.
3.3.4.Çeşitli Ürünlerdeki Asitlik Bazlık
Günlük hayatta kullandığımız hemen her maddenin ambalajında pH değerleri yer almaktadır. Buna göre pH değeri 7’den küçük olan maddeler asidik, 7’den büyük olan maddeler bazik, 7’ye eşit olan maddeler ise nötral özellik gösterir.
3.3.5.Asitler ve Bazları Kullanırken
Nelere Dikkat Etmeliyiz ?
Günlük hayatımızın her köşesinde kullandığımız asit ve bazların özelliklerini bilmek gerekir. Bu nedenle ambalajların üzerindeki tehlike sembollerinin anlamlarını öğrenmek kullanım esnasında yardım sağlayacaktır. Asit ve baz çözeltileri canlı dokularına temas ettiğinde derideki yağ ve su ile etkileşime girer ve sonuç itibariyle hücreleri parçalayarak kalıcı hasarlara neden olur. Genel olarak, asit ve bazlar solunmamalı, ambalajlarındaki tehlike işaretlerine mutlaka bakılmalıdır.
4.BÖLÜM – TUZLAR
4.1.Tuzlar Nasıl Elde Edilir?
Tuz eldesi için başlıca yöntemler şunlardır;
Asitlerle bazların nötralleştirilmesiyle:
CH3COOH + NaOH → CH3COONa + H2O
Asitlerin metallerle tepkimesinden:
Mg + H2SO4 → MgSO4 + H2
Metallerle ametallerin doğrudan etkileşimi ile:
Ca + Cl2 → CaCl2
Oksitlerin asit veya bazlarla tepkimesinden:
MgO + 2HCl → MgCl2 + H2O
CO2 + NaOH → NaHCO3
İki tuzun anyon/katyon değişiminden:
Na2SO4 + BaCl2 → BaSO4 + 2NaCl
4.2.Tuzların Özellikleri ve Tuz Tipleri

4.2.1.Sodyum Klorür (NaCl)
Halk arasında sofra tuzu olarak bilinen sodyum klorür; nötral bir tuzdur, suda iyi çözünür, canlılar için hayati önem taşır. Vücudun elektrolit dengesini sağlayan bu tuz, izotonik çözelti (serum) olarak hastalarda kullanılır. Diğer kullanım alanları ise şu şekildedir; kışın yolların buzlanmasının önlenmesinde, tekstil üretiminde, kağıt üretiminde, NaOH ve hipoklorit üretiminde, gıda endüstrisinde kullanılır.
4.2.2.Sodyum Sülfat (Na2SO4)
Piyasadaki adı Glauber (glober) tuzu olan sodyum sülfat; suda bol çözünür, doğal göl sularında bulunur ve sudaki çözeltisi çok hafif baziktir. Başlıca kullanım alanları şu şekildedir; tekstil endüstrisinde, deterjan üretiminde, kağıt ve cam üretiminde kullanılır.
4.2.3.Sodyum Karbonat (Na2CO3)
Piyasadaki adı çamaşır sodası olan sodyum karbonat; bazik bir tuzdur. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; cam üretiminde, sert suların yumuşatılmasında, tekstil boyalarının üretiminde, hazır gıda üretiminde, elektroliz banyolarında elektrolit olarak kullanılır.
4.2.4.Sodyum Bikarbonat (NaHCO3)
Halk arasında yemek sodası olarak bilinen sodyum bikarbonat; amfoter bir tuzdur ve suda çözünür. Çevreye karşı zararsızdır. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; sert suların yumuşatılamasında, deodorant üretiminde, tekstil endüstrisinde, ilaç üretiminde, yangın söndürücü üretiminde, bitki hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılır.
4.2.5.Potasyum Nitrat (KNO3)
Halk arasında güherçile olarak bilinen potasyum nitrat; suda çözünür ve sulu çözeltisi nötraldir. Yanan maddelerde yanmayı hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Bu neden baruta katılır. Diğer kullanım alanları ise şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, patlayıcı karışımlarında, azotlu bileşiklerin üretiminde kullanılır.
4.2.6.Kalsiyum Sülfat (CaSO4)
Halk arasında alçı taşı olarak bilinen kalsiyum sülfat; doğada saf halde bulunur ve suda az çözünen hafif bazik bir tuzdur. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; inşaat sektöründe alçı üretiminde, çimento katkısı olarak, tekstil sanayisinde, kağıt dolgu maddesi olarak, camsı porselen malzemelerin üretiminde, yalıtım malzemelerinin yapısında katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.7.Kalsiyum Karbonat (CaCO3)
Kireç taşı ve mermerin başlıca bileşenidir. Sudaki çözünürlüğü azdır. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kireç ve çimento üretiminde, yağlı boya yapımında, plastiklere beyaz renk vermede, porselen-seramik endüstrisinde, kağıt dolgu malzemesi olarak, gıda katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.8.Sodyum Nitrat (NaNO2)
Sodyum nitrat, suda iyi çözünür ve çözeltisi bazik karakterlidir. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, ilaç sanayisinde, boya üretiminde kullanılır.
4.2.9.Sodyum Benzoat (C6H5COONa)
Sodyum benzoat, benzoik asitten türer, baziktir, suda çözünebilir. Bakteri ve mantar üremesini engelleyici özelliktedir. Sodyum benzoat, gıdalarda 3-5 arasında bir pH değerini almalıdır. Bu nedenle gazlı içeçeklerde, turşularda ve asitli gıdalarda kullanılır. Ancak nötral veya bazik gıdalarda kullanılamaz. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gazlı içecek ve meyve suyu üretiminde, ilaç endüstrisinde, asidik gıda üretiminde, havai fişek üretiminde, kozmetik ürünlerin üretiminde, hayvan yemi üretiminde kullanılır.
4.2.10.Amonyum Klorür (NH4Cl)
Halk arasında nişadır olarak bilinen amonyum klorür, asidik bir tuzdur ve suda çözünür. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, çinko karbon pillerinde elektrolit olarak, yüzey temizleyici olarak, hayvan yemlerinde katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.11.Amonyum Nitrat (NH4NO3)
Amonyum nitrat, amonyak ve nitrik asitten türer. Asidiktir ve suda çözünür. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, patlayıcı bileşiminde, hızlı soğutma torbalarında soğutucu olarak kullanılır.
4.2.12.Diamonyum Fosfat
( (NH4)2HPO4 )
Piyasadaki adı DAP olan diamonyum fosfat, suda bol çözünür. Yapısında katyon asidi ve anyon bazı bulundurduğundan pH ayarlayıcı olarak kullanılır. Diğer kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, kağıt endüstrisinde, kuru tip yangın söndürücülerde, gıdalarda asit düzenleyici olarak kullanılır.
4.2.13.Şap ( KAI(SO4)2∙12H2O )
Doğada mineral olarak bulunan şap, potasyum sülfat ve alüminyum sülfatın birlikte kristallenmesiyle oluşmuş çift tuzdur. Asidik özelliktedir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; tekstil endüstrisinde, su arıtmada, inşaat sektöründe, gıda endüstrisinde, deri tabaklama işlemlerinde, kağıt endüstrisinde kullanılır.
4.2.14.Alüminyum Sülfat ( Al2(SO4)3 )
Şapın kullanıldığı tüm alanlarda kullanılabilen bir tuz çeşididir.
4.2.15.Boraks (Na2B4O7)
Boraksın doğal cevherine tinkal adı verilir. Ülkemizde bol miktarda bulunur. Kolay eridiğinden dolayı birçok minerali çözer ve madencilikte sıklıkla kullanılır. Diğer kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; borsilikat camı imalatında, ahşap malzemelerde koruyucu olarak, porselen işlemede, hidrojen gazı üretiminde kullanılır.
TEPKİMELERİ
Asit ve baz tepkimelerinin sınıflandırılmasında kuvvetli asit-baz, zayıf asit-baz özellikleri kullanılır. Sulu çözeltilerinde tamamen iyonlaşan maddeler kuvvetli asit veya bazdır. Zayıf asit veya bazlar ise kısmen iyonlaşırlar. Asit veya baz %100 iyonlaştığında, ortamda iyonlaşmamış tür kalmaz. Aşağıdaki tabloda yaygın olarak bilinen kuvvetli asit ve bazlar verilmiştir. Verilen listenin dışındaki hemen her asit veya bazın zayıf olması kuvvetle muhtemeldir.

Kuvvetli asit ve bazlar elektriği iyi iletirler ancak zayıf asit ve bazlar az iletirler. Bu ilişki ortamda meydana getirdikleri iyon sayısıyla orantılıdır. Kuvvetli asit ve kuvvetli bazların eşdeğer miktarlarının tepkimesinden oluşan çözeltinin pH değeri 7’dir, yani nötraldir.
2.1.Nötralleşme Tepkimeleri
Bir asit ile bir bazın tepkimeye girerek su ve tuz oluşturması olayına nötralleşme tepkimesi denir. Oluşan tuzun sulu çözeltisi asidik veya bazik karakterli olabilir. Aşağıdaki örneklerde asit ve bazın tepkimesi sonucu oluşan tuz gösterilmiştir.
NH3(g) + HCl → NH4Cl(k)
Ca(OH)2 + H2SO4 → CaSO4 + 2H2O
Bir tepkimede girenlerin ve ürünlerin mol sayıları arasındaki ilişkiyi inceleyen işlemlere stokiyometri(element ölçümü) denir. Örneğin yukarıdaki tepkimede 1 mol Ca(OH)2 ile 1 mol H2SO4 tepkimeye girerek 1 mol CaSO4 tuzu ve 2 mol su oluşmuştur. Tepkimeye giren asitle bazın mol sayısı stokiyometrik olarak birbirine eşdeğer ise tepkime sonunda ortamda asit veya baz kalmaz, tamamı tuz ve suya dönüşür. Örnekteki tepkimede asidin 2 mol H+ iyonu, bazın 2 mol OH- iyonuna eşdeğerdir ya da 1 mol Ca(OH)2 ile 1 mol H2SO4 eşdeğerdir denir.
2.2.Asit Baz İndikatörleri
Asit ve bazlar renkli çözeltilerle tepkimeye girerler ve renk değişimine uğrarlar. Asit ve bazlarla etkileşerek renk değiştiren maddelere asit / baz indikatörü (belirteç) denir. Pek çok maddenin asit mi baz mı olduğu bu indikatörler sayesinde anlaşılır. Bazı belirteçler süzgeç kağıtlarına emdirilip kullanılır ve bu belirteçlere pH kağıdı denir. Metil oranj ve fenolftalein çözeltileri yaygın olarak kullanılan asit / baz indikatörleridir. Metil oranj 3,1’den küçük pH değerlerinde kırmızı, 4,4’ten büyük pH değerlerinde ise sarı renklidir. Fenolftalein, 8,3’ten küçük pH değerlerinde renksiz, 10’dan büyük pH değerlerinde ise pembe renktedir.
2.2.1. Tepkimelerin Basit Gösterimi
Nötralleşme tepkimelerinde diğer tepkimelerde olduğu gibi tepkimeye giren ve tepkimeden çıkan elementlerin atom sayıları birbirine eşittir. Aşağıdaki tepkimede atom sayıları değişmeden kalmıştır. Ayrıca yukarıdaki tepkimede giren maddeler, sırasıyla kuvvetli asit ve kuvvetli bazdır. Yani bu maddeler tepkimeden önce %100 oranında iyonlaşırlar. Tepkimede oluşan Ca(NO3)2 tuzu da su ortamında tamamen iyonlaşır.
2HNO3 + Ca(OH)2 → Ca(NO3)2 + 2H2O
Ayrıca yukarıdaki tepkimede giren maddeler, sırasıyla kuvvetli asit ve kuvvetli bazdır. Yani bu maddeler tepkimeden önce %100 oranında iyonlaşırlar. Tepkimede oluşan Ca(NO3)2 tuzu da su ortamında tamamen iyonlaşır. Tepkime denkleminin açık gösterimi aşağıdaki gibi olmalıdır:
{2H+ + 2NO3-(suda)} + { Ca2+(suda) + 2OH-(suda) } → {Ca2+(suda) + 2NO-3(suda) } + 2H2O
Tepkimenin iki tarafındaki ortak iyonlar sadeleştirilirse:
2H+ + 2OH- → 2H2O şeklinde olur. Tepkimede tüm türler için 2 katsayısı ortak olduğundan sadeleştiğinde:
H+ + OH- → H2O şeklinde net iyonik denklem elde edilir.
Yukarıdaki tepkime kuvvetli asidin kuvvetli bazla oluşturduğu tüm tepkimeler için geçerlidir.
Zayıf asit ve bazlarda iyonlaşma ihmal edilebileceğinden örnekte verilen genel iyonik denklem geçerli olmaz. Aşağıdaki denklemi inceleyelim.
HF + NaOH → NaF + H2O
Tepkime denkleminin açık gösterimi ise şu şekildedir:
{ HF(suda) } + { Na+(suda) + OH-(suda) } → { Na+(suda) + F-(suda) } + H2O
Tepkime denkleminde değişmeden kalan türler iki tarafta da sadeleştirilirse:
HF + OH- → F- + H2O net iyon denklemi elde edilir.
2.3.Nötralleşme Titrasyonu
Asit baz tepkimelerinin gidişatı titrasyon tekniği ile incelenir. Bu teknikte erlendeki baz çözeltisine indikatör ilave edilir ve sonra büretten damla damla HCl çözeltisi eklenir. Ortamdaki indikatör bazik hale geldiğinde renk değiştirir ve nötralleşme tepkimesinin sona erdiği anlaşılır. Nötralleşme gerçekleşmesi için ortamdaki bazın mol sayısı, asidin mol sayısına eşit olmalıdır.
2.4.Asitlerin Metallere Etkisi
K, Na, Ca, Mg, Al, Zn, Fe, Ni, Sn, Pb gibi metallerin elektron verme eğilimleri hidrojenden daha büyük olduğundan dolayı aktif metal; Cu, Ag, Hg, Au, Pt, Pd gibi metallerin elektron verme eğilimleri hidrojenden daha küçük olduğundan dolayı pasif metal olarak adlandırılır. Aktif metaller asit çözeltilerinde daha fazla bulunur. Çünkü fazla miktarda hidrojen iyonu içerirler. Aktif metaller asit çözeltisine atıldıklarında H+ iyonlarına elektron vererek H2 gazı açığa çıkarırlar. Bu tepkime sırasında metal aşınır, atomu suda çözünmüş (+) yüklü iyonlara dönüşür.
2K + H2SO4 → K2SO4 + H2(g)
2Na + 2HCl → 2NaCl + H2(g)
Ca + H2SO4 → CaSO4 + H2(g)
3Mg + 2H3PO4 → Mg3(PO4)2 + 3H2(g)
2Al + 6HCl → 2AlCl3 + 3H2(g)
Zn + 2HNO3→ Zn(NO3)2 + H2(g)
Fe + 2HCl → FeCl2 + H2(g)
Pasif metaller, asitlerden etkilenmez ve H2 gazı oluşturmazlar.
Cu + HCl → Tepkime olmaz
Ag + HCl → Tepkime olmaz
Hg + HCl → Tepkime olmaz
Au + HCl → Tepkime olmaz
Pt + HCl → Tepkime olmaz
Bazı pasif metaller HNO3 ve H2SO4 gibi oksijenli asitlerle, özellikle derişik ise tepkimeye girerler. Tepkime sonucunda H2 gazı yerine kullanılan maddenin cinsine göre SO2 veya NO2 gazları açığa çıkar.
Cu + 2H2SO4(derişik) → Cu2+ + SO42- + SO2(g) + 2H2O(s)
Cu + 2H2SO4(seyreltik) → Tepkime olmaz
Cu + 4HNO3 → Cu2+ + 2NO3- + 2NO2(g) 2H2O(s)
2Ag + 2H2SO4 → 2Ag+ + SO42- + SO2(g) + 2H2O(s)
Hg + 4HNO3 → Hg2+ + 2NO3- + 2NO2(g) + 2H2O(s)
Altın, platin ve paladyum soy metallerdir. Bu metaller sadece kral suyu denilen asit karışımında çözünür.
Pt + 2HNO3 + 4HCl → H2PtCl4 + 2NO2(g) + 2H2O
2.5.Bazların Metallere Etkisi
Kuvvetli bazlar; Al, Zn, Pb, Sn ve Cr gibi metallerle tepkime vererek H2 gazı açığa çıkarırlar. Bazlarla etkileşen metallerin hepsi asitlerle de etkileşir. Hem asit hem de bazlarla etkileşen metallere amfoter metaller denir. Al, Zn, Pb, Sn ve Cr gibi metaller…
2.6.Asitler ve Bazlar Nasıl
Saklanmalıdır?
Tüm asitler cam kaplarda saklanabilir. Sadece hidroflorik asit cam kaplarda saklanamaz. Çünkü camın ana bileşeni olan SiO2 bileşiğine etki ederek camı aşındırır. Kuvvetli bazların derişik çözeltileri ise bazdan etkilenmeyen plastik kaplarda saklanabilir.
2.7.Nem Çekici (Higroskopik) Maddeler
Saf olarak elde edilebilen sıvı asitler kuvvetli nem çekicilerdir. Sülfürik asit, fosforik asit ve asetik asit bunlardan bazılarıdır. Suyla etkileştiğinde aside dönüşen bazı oksitler de kuvvetli nem çekicidir. Kurutulmuş sodyum hidroksit ve sodyum karbonat gibi bazı bazlar da nem tutucudur.
3.BÖLÜM – HAYATIMIZDA
ASİTLER VE BAZLAR
3.1.Yaygın Asitler ve Kullanım Alanları
3.1.1.Sülfirik Asit (H2SO4)
Halk arasında zaç yağı olarak bilinen sülfürik asit, kuvvetli bir asittir ve nem çekici özelliği vardır. Bu yüzden ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Sülfürik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; akü asidi olarak, gübre üretiminde, plastik endüstrisinde, tarım ilacı üretiminde, boyar madde üretiminde, petrol rafinasyonunda, metal kaplamacılıkta kullanılır.
3.1.2.Nitrik Asit (HNO3)
Halk arasında kezzap olarak bilinen nitrik asit, kuvvetli bir asittir ve ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Nitrik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre üretiminde, patlayıcı üretiminde, metallerin saflaştırılmasında, boya üretiminde, altın işlemede, plastik üretiminde kullanılır.
3.1.3.Hidroklorik Asit (HCl)
Halk arasında tuz ruhu olarak bilinen hidroklorik asit, kuvvetli bir asittir, gaz halindedir ve ciltle temasında ciddi tahribatlara sebep olabilir. Bu sebeple yakından koklamaktan kaçınılmalıdır. Hidroklorik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; çelik yüzeylerin temizlenmesinde, PVC yapımında, temizlik maddesi olarak, ilaç eldesinde, deri işlemeciliğinde, petrol aramada kullanılır.
3.1.4.Asetik Asit (CH3COOH)
Halk arasında sirke asidi olarak bilinen asetik asit, %100 saf haldeyken 15oC’ta donduğundan dolayı donar asit ya da buzlu sirkede denir. Koklandığında solunum yollarına ciddi zararlar verebilir. Asetik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; asetat filmi üretiminde, kireç çözücü olarak, gıda katkı maddesi olarak, kauçuk üretiminde, PET üretiminde, ilaç üretiminde kullanılır.
3.1.5.Fosforik Asit (H3PO4)
Fosforik asit zayıf bir asittir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıdalarda pH düzenleyici olarak (vücutta zararlı etki göstermemesi nedeniyle), suni gübre üretiminde, sabun ve deterjan üretiminde, hazır gıdalarda, su arıtımında pH düzenleyici olarak, böcek ilacı üretiminde, ilaç endüstrisinde kullanılır.
3.1.6.Hidroflorik Asit (HF)
Hidroflorik asit; zayıf bir asittir, canlı dokularına ciddi zararlar verebilir. Ayrıca camı, porseleni, seramikten üretilmiş malzemeleri, betonu ve soy metalleri aşındırabilir. Gaz halinde bir maddedir ve koklanınca solunum yollarına ciddi zararlar verebilir. Hidroflorik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; cam ve seramik maddeleri aşındırmada, petrol rafinasyonunda, ısıya dayanıklı plastik üretiminde, yangın söndürücü köpük üretiminde, soğutma sağlayan gazların sentezinde kullanılır.
3.1.7.Tartarik Asit (C4H6O6)
Tartarik asit, katı halde ve zayıf bir asittir. Üzüm suyunda ve muzda mevcuttur. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; hazır gıdalarda, gümüş ayna yapımında, ilaç üretiminde kullanılır.
3.1.8.Formik Asit (HCOOH)
Formik asit, sıvı halde ve zayıf bir asittir. Isırgan otunda ve karınca salgısında bol miktarda bulunduğundan halk arasında karınca asidi olarak da bilinir. Formik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, arı bitine karşı ilaç yapımında, mikrop giderici olarak, ham deri işlenmesinde, kauçuk işlemesinde, kimyasal sentezde çıkış maddesi olarak, böcek öldürücü ilaç yapımında kullanılır.
3.1.9.Borik Asit (H3BO3)
Borik asit, katı halde ve çok zayıf bir asittir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, antiseptik sıvı üretiminde, böcek öldürücü sentezinde, yanmaz kumaş üretiminde, dayanıklı çelik üretiminde, ısıya dayanıklı malzeme üretiminde, emprenye madde üretiminde kullanılır.
3.1.10.Sitrik Asit (C6H8O7)
Halk arasında limon asidi olarak bilinen sitrik asit, katı halde ve zayıf bir asittir. Turunçgillerde bol miktarda bulunur. Sitrik asidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; hazır gıda katkısı olarak, şekerleme üretiminde, içecek üretiminde, temizlik malzemesi üretiminde, ilaç endüstrisinde kullanılır.
3.2. Yaygın Bazlar ve Kullanım Alanları
3.2.1.Sodyum Hidroksit (NaOH)
Halk arasında sudkostik olarak bilinen sodyum hidroksit, katı halde ve kuvvetli bir bazdır. Suda çok iyi çözünür ve ısı açığa çıkarır. Çözeltisi cilde kayganlık hissi verir ve nem çekici özelliktedir. Bu yüzden cilde özellikle de göze zarar verebilir. Sodyum hidroksidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kağıt üretiminde, geniş mekanların temizlenmesinde, sabun ve deterjan üretiminde, petrol aramada, evlerde lavabo açıcı olarak kullanılır.
3.2.2.Potasyum Hidroksit (KOH)
Halk arasında potaskostik olarak bilinen potasyum hidroksit, katı halde ve kuvvetli bir bazdır. Suda çok iyi çözünür ve ısı açığa çıkarır. Çözeltisi cilde kayganlık hissi verir ve nem çekici özelliktedir. Cilde temas ettiğinde tahriş edebilir. Potasyum hidroksidin başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, bitkisel yağları yakıta dönüştürmede, arap sabunu eldesinde, alkali pil üretiminde kullanılır.
3.2.3.Kalsiyum Hidroksit (Ca(OH)2)
Halk arasında sönmüş kireç olarak bilinen kalsiyum hidroksit, kuvvetli bir bazdır. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kireç ve çimento üretiminde, su arıtmada, kağıt üretiminde, deri işlemede, şeker üretiminde, metalurjide kullanılır.
3.2.4.Magnezyum Hidroksit (Mg(OH)2)
Magnezyum hidroksit, suda az çözündüğünden zayıf bir bazdır. Bileşik suyla karıştırıldığında magnezyum sütü de denmektedir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; tutuşmalarını önlemek amacıyla kumaş ve kağıt gibi maddelere katılır, ilaç üretiminde, alev geciktirici malzeme yapımında, su arıtmada, deodorant üretiminde kullanılır.
3.2.5.Amonyak (NH3)
Amonyak suda kısmen iyonlaştığından zayıf bir baz olarak kabul edilir. Gaz halindedir ve suda bol çözünür. Keskin kokuludur ve koklanınca solunum yollarına zarar verebilir. Amonyağın başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gübre yapımında, nitrik asit üretiminde, temizlik malzemesi üretiminde, patlayıcı üretiminde, yakıt hücrelerinde, gıda koruyucusu olarak kullanılır.
3.3.Asitler ve Bazların Fayda ve
Zararları
Canlı organizmalarında asit ve bazlar mevcuttur. Bu nedenle bu maddeler hayati önem taşımaktadır. Asit ve bazların pek çok kullanım alanı vardır.
3.3.1.Asit Yağmurları
Doğal yağmur suyunun pH değeri yaklaşık olarak 5,5’dir. Ancak yoğun endüstri alanlarında ve aktif volkanların var olduğu bölgelerde atmosferde oluşturdukları kirlilikten dolayı pH değeri 2,5 civarına kadar düşebilir. Asit yağmurları pH değeri 5’in altında olan yağmurlardır. Asit yağmurlarının pH değerini düşüren maddeler başlıca SO2, SO3 ve NO2 gibi asidik gazlardan kaynaklanır. Bu gazlar genellikle fosil yakıtların yanmasında açığa çıkar. Asit yağmurlarının başlıca olumsuz etkileri şu şekilde sıralanabilir; topraktaki mineralleri çözerek bitkiler için yararlı olan elementleri uzaklaştırırlar, ormanlardaki asitliğe duyarlı ağaçları yok edebilirler, insan ve hayvanların nefes almalarını zorlaştırabilirler, sulardaki canlılara zarar verebilirler, metal ve mermerden yapılmış olan eserlerde korozyona sebep olarak aşındırabilirler.
Asit yağmurlarının oluşmaması için alınabilecek önlemler şu şekilde sıralanabilir; enerji ihtiyacı doğal kaynaklardan sağlanmalıdır (güneş, rüzgar, jeotermal enerji gibi), orman yangınları önlenmeli ve yeşil alanlar arttırılmalıdır, egzoz salımını azaltmak için toplu araçlar kullanılmalı ve elektrik,doğal gaz, LPG ile çalışan araçlar tercih edilmelidir, sanayi tesislerinde baca filtre kullanımı teşvik edilmelidir.
3.3.2.İçeceklerde Asitler ve Bazlar
Asit ve bazlar; içeceklerde ,lezzet arttırmada, pH ayarlamada, bozunmaya karşı koruma amaçlı kullanılır.
Maden suyu, yer altındaki suda çözünmüş olan doğal karbon dioksidi içerir. Halk arasında soda olarak da bilinir. Mideye alındığı anda mide suyuyla karışır ve CO2 gazı açığa çıkarır. Buda besinlerin karışmasını ve mide asitliğinin düzenlenmesini sağlar. Mide asidi ile maden suyu nötralleşir. Bu sebeple maden suyu hazmı kolaylaştırır. Ancak aşırısı mide ve tansiyon rahatsızlığı olan bireylerde zararlı etkiler oluşturabilir. Gazoz ve kola gibi gazlı içeceklerde de CO2 gazının yanında başka asitler bulunur. Bu içecekler tüketilirken dikkat edilmelidir zira dişler için geri dönüşü olmayan zararları ortaya çıkabilir.
3.3.3.Sindirim Sistemimizde Asitler ve
Bazlar
Mide asidinin pH değeri yaklaşık olarak 1-2 arasındadır. Bu asidi mide duvarındaki hücreler üretmektedir ve HCl asidinden oluşur. Mide asidi, besinlerin protein ve karbon hidratlara parçalanmasında yardımcı olur. Asit ile parçalanan besinler onikiparmak bağırsağında karaciğerden gelen safra salgısı (kısmen baziktir) ile nötralleşir. Bu sırada bu karışımın pH değeri yaklaşık olarak 7-8,5 arasındadır. Ortamdaki besinler, enzimlerinde yardımıyla tamamen sindirilir.
3.3.4.Çeşitli Ürünlerdeki Asitlik Bazlık
Günlük hayatta kullandığımız hemen her maddenin ambalajında pH değerleri yer almaktadır. Buna göre pH değeri 7’den küçük olan maddeler asidik, 7’den büyük olan maddeler bazik, 7’ye eşit olan maddeler ise nötral özellik gösterir.
3.3.5.Asitler ve Bazları Kullanırken
Nelere Dikkat Etmeliyiz ?
Günlük hayatımızın her köşesinde kullandığımız asit ve bazların özelliklerini bilmek gerekir. Bu nedenle ambalajların üzerindeki tehlike sembollerinin anlamlarını öğrenmek kullanım esnasında yardım sağlayacaktır. Asit ve baz çözeltileri canlı dokularına temas ettiğinde derideki yağ ve su ile etkileşime girer ve sonuç itibariyle hücreleri parçalayarak kalıcı hasarlara neden olur. Genel olarak, asit ve bazlar solunmamalı, ambalajlarındaki tehlike işaretlerine mutlaka bakılmalıdır.
4.BÖLÜM – TUZLAR
4.1.Tuzlar Nasıl Elde Edilir?
Tuz eldesi için başlıca yöntemler şunlardır;
Asitlerle bazların nötralleştirilmesiyle:
CH3COOH + NaOH → CH3COONa + H2O
Asitlerin metallerle tepkimesinden:
Mg + H2SO4 → MgSO4 + H2
Metallerle ametallerin doğrudan etkileşimi ile:
Ca + Cl2 → CaCl2
Oksitlerin asit veya bazlarla tepkimesinden:
MgO + 2HCl → MgCl2 + H2O
CO2 + NaOH → NaHCO3
İki tuzun anyon/katyon değişiminden:
Na2SO4 + BaCl2 → BaSO4 + 2NaCl
4.2.Tuzların Özellikleri ve Tuz Tipleri

4.2.1.Sodyum Klorür (NaCl)
Halk arasında sofra tuzu olarak bilinen sodyum klorür; nötral bir tuzdur, suda iyi çözünür, canlılar için hayati önem taşır. Vücudun elektrolit dengesini sağlayan bu tuz, izotonik çözelti (serum) olarak hastalarda kullanılır. Diğer kullanım alanları ise şu şekildedir; kışın yolların buzlanmasının önlenmesinde, tekstil üretiminde, kağıt üretiminde, NaOH ve hipoklorit üretiminde, gıda endüstrisinde kullanılır.
4.2.2.Sodyum Sülfat (Na2SO4)
Piyasadaki adı Glauber (glober) tuzu olan sodyum sülfat; suda bol çözünür, doğal göl sularında bulunur ve sudaki çözeltisi çok hafif baziktir. Başlıca kullanım alanları şu şekildedir; tekstil endüstrisinde, deterjan üretiminde, kağıt ve cam üretiminde kullanılır.
4.2.3.Sodyum Karbonat (Na2CO3)
Piyasadaki adı çamaşır sodası olan sodyum karbonat; bazik bir tuzdur. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; cam üretiminde, sert suların yumuşatılmasında, tekstil boyalarının üretiminde, hazır gıda üretiminde, elektroliz banyolarında elektrolit olarak kullanılır.
4.2.4.Sodyum Bikarbonat (NaHCO3)
Halk arasında yemek sodası olarak bilinen sodyum bikarbonat; amfoter bir tuzdur ve suda çözünür. Çevreye karşı zararsızdır. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; sert suların yumuşatılamasında, deodorant üretiminde, tekstil endüstrisinde, ilaç üretiminde, yangın söndürücü üretiminde, bitki hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılır.
4.2.5.Potasyum Nitrat (KNO3)
Halk arasında güherçile olarak bilinen potasyum nitrat; suda çözünür ve sulu çözeltisi nötraldir. Yanan maddelerde yanmayı hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Bu neden baruta katılır. Diğer kullanım alanları ise şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, patlayıcı karışımlarında, azotlu bileşiklerin üretiminde kullanılır.
4.2.6.Kalsiyum Sülfat (CaSO4)
Halk arasında alçı taşı olarak bilinen kalsiyum sülfat; doğada saf halde bulunur ve suda az çözünen hafif bazik bir tuzdur. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; inşaat sektöründe alçı üretiminde, çimento katkısı olarak, tekstil sanayisinde, kağıt dolgu maddesi olarak, camsı porselen malzemelerin üretiminde, yalıtım malzemelerinin yapısında katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.7.Kalsiyum Karbonat (CaCO3)
Kireç taşı ve mermerin başlıca bileşenidir. Sudaki çözünürlüğü azdır. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; kireç ve çimento üretiminde, yağlı boya yapımında, plastiklere beyaz renk vermede, porselen-seramik endüstrisinde, kağıt dolgu malzemesi olarak, gıda katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.8.Sodyum Nitrat (NaNO2)
Sodyum nitrat, suda iyi çözünür ve çözeltisi bazik karakterlidir. Kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gıda katkı maddesi olarak, ilaç sanayisinde, boya üretiminde kullanılır.
4.2.9.Sodyum Benzoat (C6H5COONa)
Sodyum benzoat, benzoik asitten türer, baziktir, suda çözünebilir. Bakteri ve mantar üremesini engelleyici özelliktedir. Sodyum benzoat, gıdalarda 3-5 arasında bir pH değerini almalıdır. Bu nedenle gazlı içeçeklerde, turşularda ve asitli gıdalarda kullanılır. Ancak nötral veya bazik gıdalarda kullanılamaz. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; gazlı içecek ve meyve suyu üretiminde, ilaç endüstrisinde, asidik gıda üretiminde, havai fişek üretiminde, kozmetik ürünlerin üretiminde, hayvan yemi üretiminde kullanılır.
4.2.10.Amonyum Klorür (NH4Cl)
Halk arasında nişadır olarak bilinen amonyum klorür, asidik bir tuzdur ve suda çözünür. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, çinko karbon pillerinde elektrolit olarak, yüzey temizleyici olarak, hayvan yemlerinde katkı maddesi olarak kullanılır.
4.2.11.Amonyum Nitrat (NH4NO3)
Amonyum nitrat, amonyak ve nitrik asitten türer. Asidiktir ve suda çözünür. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, patlayıcı bileşiminde, hızlı soğutma torbalarında soğutucu olarak kullanılır.
4.2.12.Diamonyum Fosfat
( (NH4)2HPO4 )
Piyasadaki adı DAP olan diamonyum fosfat, suda bol çözünür. Yapısında katyon asidi ve anyon bazı bulundurduğundan pH ayarlayıcı olarak kullanılır. Diğer kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; suni gübre yapımında, kağıt endüstrisinde, kuru tip yangın söndürücülerde, gıdalarda asit düzenleyici olarak kullanılır.
4.2.13.Şap ( KAI(SO4)2∙12H2O )
Doğada mineral olarak bulunan şap, potasyum sülfat ve alüminyum sülfatın birlikte kristallenmesiyle oluşmuş çift tuzdur. Asidik özelliktedir. Başlıca kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; tekstil endüstrisinde, su arıtmada, inşaat sektöründe, gıda endüstrisinde, deri tabaklama işlemlerinde, kağıt endüstrisinde kullanılır.
4.2.14.Alüminyum Sülfat ( Al2(SO4)3 )
Şapın kullanıldığı tüm alanlarda kullanılabilen bir tuz çeşididir.
4.2.15.Boraks (Na2B4O7)
Boraksın doğal cevherine tinkal adı verilir. Ülkemizde bol miktarda bulunur. Kolay eridiğinden dolayı birçok minerali çözer ve madencilikte sıklıkla kullanılır. Diğer kullanım alanları şu şekilde sıralanabilir; borsilikat camı imalatında, ahşap malzemelerde koruyucu olarak, porselen işlemede, hidrojen gazı üretiminde kullanılır.
2.ÜNİTE – KARIŞIMLAR
1.BÖLÜM – HOMOJEN
KARIŞIMLAR
Diğer adı çözelti olan homojen karışımlar, iki veya daha fazla maddenin bir araya gelmesiyle oluşur. Çözeltiler genellikle sıvı karışımlardır. İki sıvının birbiriyle karışması sonucunda miktarı fazla olan sıvı çözücü, az olan çözünendir. Aşağıdaki tabloda çeşitli çözelti türleri gösterilmiştir.

Bilinen en yaygın çözücü sudur. Suyun çözücü olduğu karışımlara sulu çözeltiler denir. Süzülmüş çay, sirke, deniz suyu, gazlı içecekler gibi maddeler sulu çözeltilerdir.
Çözeltilerin genel özellikleri aşağıdaki gibidir;
1. Mikroskop ya da çıplak gözle incelenen çözeltilerin özellikleri her yerinde aynıdır.
2. Bekletilen çözeltilerde çözünen madde dibe çökmez ve dağılan madde dağıtan ortamın tamamına eşit olarak yayılmıştır.
3. Çözeltideki çözücü ve çözünen maddeler kendi özelliklerini kaybetmezler.
4. Çözeltilerde dağılan maddelerin çapı yaklaşık 10-9 m’den daha küçüktür. Heterojen karışımlarda daha büyüktür.
5. Çözeltilerin kaynama noktası, erime noktası, yoğunluk gibi özellikleri genelde birbiri ile karışan maddelerin saf haldeki özelliklerine yakındır.
6. Karışımı oluşturan maddeler çeşitli fiziksel yöntemlerle bileşenlerine ayrıştırılabilir.
1.1.Çözünme Süreci
Homojen karışımın oluşmasında bir maddenin diğer madde de atom ya da moleküler boyutta dağılmasıyla gerçekleşir. Bu olaya çözünme denir. Çözeltiler iki tür bileşenden oluşur; bunlardan biri çözücü diğeri ise çözünen maddedir. Çözünen madde duruma göre atom, molekül ya da iyonlar halinde çözünür. Bunların boyutları yaklaşık olarak 0,10-1,0 nm aralığındadır. Örneğin bir kaşık şeker suda çözündüğünde, şeker çözünen su ise çözücüdür.
1.2.Çözünmenin Moleküler Temeli
Molekülleri ya da iyonları arasındaki etkileşimler birbirine benzeyen maddeler birbiri içinde çözünür. Tanecikler arasındaki etkileşim türler arasında ne kadar benzerse, maddelerin birbiri içerisinde çözünme eğilimi de o kadar çoktur.
Bir maddenin sıvıda çözünüp çözünmeyeceği aşağıdaki yargılara göre irdelenebilir. Çözünme olayının gerçekleşmesi için;
• Çözücü molekülleri arasındaki etkileşimleri,
• Çözünen molekülleri arasındaki çekim kuvvetini yenebilmesi gerekir.
Bu şartlar sağlandığında madde çözündüğünde ısı açığa çıkarır. Yani suda bol miktarda çözünür. Çözünme olayı ekzotermiktir.
Çözünme olayında benzer benzeri çözer kuralı mevcuttur. Yani polar çözüler, polar ve iyonik maddeleri; apolar çözücüler ise apolar maddeleri iyi çözer denir. Örneğin su, zeytinyağını çözemez. Çünkü su molekülleri polar, yağ molekülleri apolardır. Su, iyonik yapılı tuzları (NaCl,şeker gibi) maddeleri çözebilir.
Yemek tuzunun (NaCl) suda çözünmesi olayında, su molekülleri ve tuz iyonları arasında iyon-dipol etkileşimi gerçekleşir. Bu etkileşimler de tuzdaki iyonik bağı koparabilecek enerjiye sahiptir. Böylelikle tuz, suda kolaylıkla çözünür.
NaCl(k) + H2O(s) → Na+(suda) + Cl-(suda)
Tuzun suda çözünme olayında, dipol yapıdaki su moleküllerinin pozitif ucu (H+) tuzdaki negatif (Cl-) uca doğru; negatif ucu (O2-) ise pozitif (Na+) uca doğru çekilir. Bu olay tuzun çözünmesi sonlanıncaya kadar devam eder.
Hidrasyon; çözücünün su olduğu durumda çözünen madde taneciklerinin su molekülleri tarafından çevrelenmesine denir. Solvasyon ise; sudan farklı bir çözücü içerisinde çevrelenmesine denir.
Üre ( CO(NH2)2 ), moleküler bir maddedir ve polar yapıdadır. Üre suya atıldığında, su molekülleri üre moleküllerini çevreler (hidrasyon). Su moleküllerinin negatif uçları üre moleküllerinin pozitif uçlarına, pozitif uçları ise negatif uçlarına doğru çekilir. Üredeki –NH2 grubu ile su molekülündeki –OH grubu arasında hidrojen bağı oluşur. Üre molekülleri polar olduklarından birbirlerine çok sağlam bağlarla bağlıdırlar. Ancak su molekülleri bu etkileşimde baskın gelerek, ürenin su içerisinde karışmasını sağlar.
CO(NH2)2(k) + H2O(s) → CO(NH2)2(suda)
Sodyum klorürün suda çözünmesinde ortamda iyon oluşur. Ancak üre ve şeker gibi moleküler maddelerin suda çözünmesinde iyonlaşma olmaz, molekül halinde çözünür.
Sıvı maddelerin suda çözünmesinde çözünen-çözünen, çözücü-çözücü, çözünen-çözücü etkileşimleri önemli rol oynar. Sıvı molekülleri, katılara göre daha serbest hareket etmesinden dolayı moleküllerin birbirine karışması kolaylaşır. Örneğin metanolün suda çözünmesi şu şekildedir; ilk olarak çözücü su molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu da enerji gerektirir. Sonra etanol molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu süreçte de enerji gerekir. Son olarak su molekülleri ile etanol molekülleri arasında yeni bağlar oluşmalıdır. İlk iki basamaktaki enerjiyi, son basamak karşıladığından çözünme olayı gerçekleşebilir.
Benzen, suda çözünmez. Bunun nedenleri başlıca şu şekilde sıralanabilir; çözücü su moleküllerinin birbirinden ayrılması için çok enerji gerekir. Ayrıca çözünen benzen molekülleri için de fazlaca enerji gerekir. Bu nedenle enerji sağlanamadığı için su ve benzen molekülleri arasında yeni bağlar oluşamaz. Yani son basamakta açığa çıkan enerji, ilk iki basamakta gerekli olan enerjiyi karşılayamaz.
Gazların suda çözünmesi olayında, gaz molekülleri arasındaki etkileşimler yok sayılabilir. Örneğin oksijen gazı suda çözünürken şu basamaklar gerçekleşir; ilk olarak su molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu işlem için çok fazla enerji gerekir. Sonra oksijen molekülleri birbirinden bağımsız olduğundan dolayı serbest hale geçmeleri için enerji gerekmez. Son basamakta ise, su ve oksijen molekülleri arasında yeni bağlar oluşmalıdır ki bu bağlar az miktarda enerji açığa çıkarır. Yani oksijen gazının suda çözünme eğilimi azdır denebilir. Çünkü enerji girdi / çıktı hesabı tutmamaktadır. Buradan oksijen gazının suda çözünmediği değil suda çözünme eğiliminin azlığı ya da çokluğu hakkında yorum çıkarılabilir. Bu tür çözünmelerde enerji girdi / çıktı hesabı tam tutmak zorunda değildir. Mutlak anlamda düşünmemek gerekir. Her gaz suda az çok çözünür. Örneğin oksijenin suda az miktarda çözünmesi hayati önem taşır. Çünkü bu durum suda yaşayan canlılar için olmazsa olmazdır.
1.3.Çözeltilerde Derişim
Çözeltide veya belli bir miktar çözücüde çözünmüş olan madde miktarının ölçüsüne derişim denir. Bir çözeltide, çözünen madde miktarı fazla ise derişik çözelti, az ise seyreltik çözelti olduğu anlaşılır. Seyreltik ve derişik ifadeleri aynı türdeki çözeltileri karşılaştırmak için kullanılan terimlerdir. Çözelti derişimlerini sayısal verilere göre daha net ifade etmek istediğimizde ise yüzde derişim ve ppm-derişim ifadeleri kullanılır.
1.3.1.Yüzde Derişim (%C)
Bir çözeltinin 100 gramında çözünen madde miktarına yüzde derişim denir. Yüzde derişim aşağıdaki bağıntı ile hesaplanır. Yüzde derişim birimsizdir. Çünkü büyüklüğü ifade eder.
%C (m/m) =
x 100
Örneğin, kütlece %20’lik NaCl çözeltisinde; 20 gram NaCl tuzu, 80 gramda su bulunur.
1.3.2.ppm-derişim
ppm, milyonda bir kısmını ifade eder. Bu tanım çok seyreltik çözeltiler için kullanılır. Ppm-derişim hesaplanırken, çözünen maddenin 106 gram çözeltideki çözünmüş miktarı bulunur. Ppm-derişim aşağıdaki bağıntı ile hesaplanır.
ppm derişim =
x 106
Bu bağıntıya göre 1 ppm = 1 mgmadde / kgçözelti demektir. Yani çözeltinin derişimi 1 ppm ise, çözeltideki her 1 milyon gramında 1 g çözünen madde mevcuttur.
Derişimler, hacimce % ve hacimce ppm olarak da tanımlanabilir. Hacimce yüzde, genellikle sıvı çözünen ve çözücü maddeler için kullanılır. Bu bağıntı aşağıdaki gibidir.
Hacimce %C(V/V)=
x100
Yüzde derişimler gibi, ppm-derişim de hacimler cinsinden hesaplanabilir.
1.4.Koligatif Özellikler
Saf çözücünün bazı özellikleri derişime bağlıdır. Bunlar; erime/kaynama noktasında alçalma, kaynama noktasında yükselme, osmotik basınç oluşumudur. Ancak saf çözücüde derişim, çözünen maddenin cinsine bağlı değildir. O halde çözünenin cinsinden bağımsız ve derişimi ile orantılı olarak değişen özelliklere koligatif özellikler denir.
1.4.1.Donma Noktası Alçalması
Çözeltinin donma noktası saf çözücünün donma noktasından daha düşükse, buna donma noktası alçalması denir. Örneğin tuz oranının artması donma noktasını düşürür. Bu nedenle kışın yollara tuz atılır.
1.4.2.Kaynama Noktası Yükselmesi
Çözeltinin kaynama noktası saf çözücünün kaynama noktasından daha yüksekse, buna kaynama noktası yükselmesi denir.
Çözeltilerde kaynama ve donma noktası düşmesi/yükselmesi, maddenin türüne bağlı değildir. Çözünen madde miktarına ve bunun çözeltide oluşturduğu molekül-iyon sayısına bağlıdır.
1.4.3.Osmotik Basınç
Osmotik basınç genellikle hücrelerde gözlenir. Hücre zarının en önemli özelliği, seçici geçirgen olmasıdır. Yani hücre zarında moleküler boyuttaki açıklıklardan bazı moleküller geçerken bazıları geçemez. Normalde osmozla su moleküllerinin hücreye giriş ve çıkışı denge halindedir. Bu durumda osmotik denge kurulmuştur denebilir. Ancak hücredeki diğer madde miktarları arttığında hücreye daha fazla su molekülü girer. Hücrenin bu şekilde su alma yeteneğine osmotik basınç adı verilir.
Osmoz, temelde çözücü maddelerin çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçmesi şeklinde bir difüzyondur. Eğer osmoz olayının gerçekleştiği sistemde derişik çözeltinin olduğu bölgeye osmotik basınçtan daha büyük bir basınç uygulanırsa olay tersine çevrilir. Bu olaya ters osmoz denir.
2.BÖLÜM – HETEROJEN
KARIŞIMLAR
2.1.Heterojen Karışımların
Sınıflandırılması
Heterojen karışımlar; birden çok fazdan oluşmuş, fazları çıplak gözle ayırt edilebilir karışımlardır. Her tarafında aynı bileşim ve fiziksel özellikleri göstermez. Aşağıdaki tabloda fazların fiziksel hallerine göre ayrılmış olan heterojen karışım örnekleri verilmiştir. ( (*)Heterojen gaz karışımı olmaz.)

Karışımlarda, dağılan maddenin boyutu 1 nm’den büyükse bunlara genel olarak sol denir.
Bir katı veya sıvının gaz içinde dağılmasıyla oluşan karışımlara aerosol denir. Sis ve duman bu karışıma örnektir. Aerosolde dağılan madde boyutu 10-1000 nm arasında ise koloidal aerosollerden bahsedilir. Köpük bu karışıma örnektir.
İki sıvının birbiri içinde çözünmeden, heterojen olarak dağılmış haline emülsiyon denir. Su-zeytinyağı ve su-benzin karışımları, bu karışıma örnektir. Emülsiyonlar da dağılan maddenin tane boyutuna bağlı olarak, kaba emülsiyon veya koloidal emülsiyondan bahsedilebilir.
Bir sıvıda çözünmeyen katının heterojen olarak dağılmış şekline süspansiyon denir. Bu tür karışımlara genel olarak sol adı da verilir. Çamurlu su bu karışıma örnektir. Süspansiyonda dağılan maddenin tanecik boyutu 10-1000 nm arasında ise, bu karışımlara koloidal süspansiyonlar denir ve çok geç çökerler veya hiç çökmezler. Peynir suyu, yumurta akı ve incir sütü bu karışıma örnektir.
Basit karışımlarda, iki katı birbiri içinde çözünmeden karışır. Dağılan ve dağıtan faz ayrımı yapılmaz. Örneğin kuruyemiş, salata bu karışıma örnektir.
3.BÖLÜM – KARIŞIMLARIN
AYRILMASI
3.1.Ayırma Yöntemleri
•Çözünürlük Farkı
-Kristallendirme
-Kimyasal çöktürme
•Uçuculuk Farkı
-Buharlaştırma
-Damıtma
-Süblimleşme
•Tanecik Boyutu Farkı
-Süzme
-Diyaliz
•Yoğunluk Farkı
-Ayırma hunisi ile ayırma
-Dinlendirme-aktarma
-Yüzdürme (Flotasyon)
-Santrifüjleme
-Pıhtılaştırma (Koagülasyon)
•Bir Katıya Bağlanma Eğilimi Farkı
- İyon değiştirme
-Aktif kömür yüzeyinde tutma (Adsorpsiyon)
3.1.1.Uçuculuk Farkına Dayalı
Yöntemler
-Buharlaştırma: Buharlaştırma işlemini gerçekleştirmek için dışarıdan enerji alınması gerekir. Örneğin tuzlu sulardaki tuzu ayrıştırırken, bu gerekli enerji güneşten temin edilir. Böylelikle su buharlaşır ve tuz elde edilir. Buharlaştırma, basit bir ayırma yöntemi olarak kabul edilebilir. Birden fazla katısı olan çözeltilerde, buharlaştırma ile ayrıştırma gerçekleştirilemez.
-Damıtma: Sıvı karışımlarda, bir sıvının buharlaştırılarak soğuk bir ortamda tekrar sıvılaştırılmasına damıtma denir. Basit damıtmada; karışımı oluşturan bileşenlerden kaynama noktası düşük olan ilk önce kaynayıp buharlaşır. Karışımdan ayrılan maddenin buharı soğutulur ve yoğuşturularak toplama kabına alınır. Kaynama noktası yüksek olan sıvı kapta kalır. Ayrımsal damıtma da ise; birbiri içerisinde çözünen sıvıların kaynama noktaları farkından yararlanılarak ayrıştırma yapılır. Ayrımsal damıtmada karışımda bulunan sıvılardan kaynama noktası en yüksek olan sıvı sona kalır.
-Süblimleştirme: Katı haldeki bir madde ısıtıldığında sıvı hale geçmeden doğrudan gaz haline geçiyorsa bu olaya süblimleşme denir. Birden fazla katının karışımında, uçucu bileşenler varsa, bu bileşenler süblimleştirme yöntemi ile ayrılır. Bu yöntemde, ısıtılan karışımdan çıkan uçucu bileşenin buharı soğuk yüzeye çarptırılır ve bileşen sıvılaşmadan direk katı hale dönüşür. Bu olaya da kırağılaşma denir.
3.1.2.Tanecik Boyutu Farkına Dayalı
Yöntemler
-Süzme: Katının sıvı veya gaz içinde dağılmasıyla oluşan heterojen karışımları ayırmak için kullanılan yönteme süzme denir. Bu işlem, süzgeç (filtre) kağıdı veya süzgeçler yardımıyla yapılır.
-Diyaliz: Molekül ve iyonların yarı geçirgen zar gözeneklerinden geçerek bulunduğu ortamdan ayrılması işlemine diyaliz denir. Böbreklerin görevini yerine getiremediği durumlarda diyaliz makineleri geliştirilmiştir. Bu işlemde, küçük moleküller zardan geçerken daha büyük moleküller zardan geçemez ve kanda kalır.
3.1.3.Yoğunluk Farkına Dayalı
Yöntemler
-Ayırma Hunisi ile Ayırma: Birbirine karışmayan sıvılar ayırma hunisi ile ayrılır. Hunide üstte kalan sıvının yoğunluğu daha az, altta kalan sıvının ise büyüktür. Huniye konulan sıvının fazlarına ayrışabilmesi için yeterli süre bekletildikten sonra musluk açılır ve alttaki sıvı bitinceye kadar kapatılmaz. Faz ayrımı kısmına gelindiğinde musluk kapatılır ve sıvılar ayrılmış olur.
-Dinlendirme-Aktarma: Katı-sıvı heterojen karışımlarda çökelekli bir yapı oluşur. İri çökeleğin tam olarak dibe çökmesi beklenir. Sonuç olarak üstte kalan duru sıvının dikkatlice başka bir kaba aktarılmasına aktarma (dekantasyon) denir. Bu yöntemde dağılan katı taneciklerinin koloidal boyuttan daha büyük olması gerekir. Çünkü koloidal yapılı taneciklerin çökmesi çok uzun zaman alır hatta bazen hiç çökme gerçekleşmez. Bu yöntemle katı-katı heterojen karışımlarda bileşenlerine ayrılabilir. Örneğin, tozlu pirinç suya atıldığında pirinç dibe çöker ve üstteki bulanık su başka kaba aktarılabilir. Sıvı-sıvı heterojen karışımlar da bu yöntemle ayrılabilir.
-Yüzdürme (Flotasyon): Yoğunlukları farklı olan ve birbirinden ayrılmakta zorluk çekilen iki madde suyun içine atılır. Yoğunluğu az olan madde suda yüzerken, çok olan madde dibe batar. Yapılan bu işleme yüzdürme denir.
Yüzdürme ile ayırma tekniği cevher zenginleştirme işleminde önemli bir kullanım alanına sahiptir. Cevher zenginleştirme yöntemi, ufalanmış mineral parçacıklarından ve sudan oluşmuş kıvamlı karışım içerisine hava verilmesiyle oluşan hava kabarcıklarına istenilen mineral tanelerinin yapışması sağlanarak yüzdürülmesi işlemine dayanan, minerallerin ayrılmasını sağlayan bir yöntemdir. Özellikle bakır, çinko, nikel, kurşun ve çinko cevherlerinin zenginleştirilmesinde bu yöntem kullanılır.
-Santrifüjleme: Santrifüjleme yönteminde, yoğunluğu farklı olan katılar ayrılır. Karışım merkezkaç kuvveti ile döndürülerek, sıvıdaki yoğun ve büyük boyutlu taneciklerin dışa doğru itilmesi sağlanır. Bu yöntemle aynı boyuttaki tanecikleri ayırmak mümkün değildir.
-Pıhtılaştırma (Koagülasyon): Koloitlerin tanecikleri çok küçük olduğundan dolayı çökme işlemi çok yavaş hatta yok denecek azdır. Bu durumda pıhtılaştırma işlemi yapılır. Küçük tanecikler, çöktürmeden önce birbirine veya başka bir katı yüzeye tutundurulur. Tutunan bu tanecikler büyütülmüş ve çökebilir hale gelir. Yapılan bu ayırma işlemine ise koagülasyon denir. Bu işlemde taneciklerin tutundukları kimyasal maddelere pıhtılaştırıcı (kaogülant) denir. Şap, demir (III) sülfat ve demir (III) klorür bunlara örnektir. Sulardaki safsızlık bu yöntemle giderilir.
3.1.4.Bir Katıya Bağlanma Eğilimi
Farkına Dayalı Yöntemler
-İyon Değiştirici Reçineler: Polimerik iyon anyon ise katyonları bağlar ve bu reçinelere katyon değiştirici reçine denir. Polimerik yükü pozitif olan reçineler ise anyon bağladığından anyon değiştirici reçineler olarak adlandırılır. Sert suya asidik karakter kazandıran reçinelere asidik reçine, bazlık karakter kazandıranlara ise bazik reçine denir. Örneğin sert bir suyu, iyonsuz (deiyonize su) bir su haline getirmek istediğimizde, iki ayrı reçineden geçirerek hem katyonlardan hem de anyonlardan arındırmış oluruz.
-Aktif Kömür Yüzeyinde Tutma (Adsorpsiyon): Moleküllerin katı yüzeyinde tutunması olayına adsorpsiyon denir. Bu olaydan yararlanılarak istenilen molekülleri sıvı ve gazlardan ayırmak mümkündür. Aktif kömür yüzeyinde zehirli molekülleri tutabilmektedir. Bu neden gaz maskeleri bu ayırma işlemine dayanarak tasarlanmıştır.
1.BÖLÜM – HOMOJEN
KARIŞIMLAR
Diğer adı çözelti olan homojen karışımlar, iki veya daha fazla maddenin bir araya gelmesiyle oluşur. Çözeltiler genellikle sıvı karışımlardır. İki sıvının birbiriyle karışması sonucunda miktarı fazla olan sıvı çözücü, az olan çözünendir. Aşağıdaki tabloda çeşitli çözelti türleri gösterilmiştir.

Bilinen en yaygın çözücü sudur. Suyun çözücü olduğu karışımlara sulu çözeltiler denir. Süzülmüş çay, sirke, deniz suyu, gazlı içecekler gibi maddeler sulu çözeltilerdir.
Çözeltilerin genel özellikleri aşağıdaki gibidir;
1. Mikroskop ya da çıplak gözle incelenen çözeltilerin özellikleri her yerinde aynıdır.
2. Bekletilen çözeltilerde çözünen madde dibe çökmez ve dağılan madde dağıtan ortamın tamamına eşit olarak yayılmıştır.
3. Çözeltideki çözücü ve çözünen maddeler kendi özelliklerini kaybetmezler.
4. Çözeltilerde dağılan maddelerin çapı yaklaşık 10-9 m’den daha küçüktür. Heterojen karışımlarda daha büyüktür.
5. Çözeltilerin kaynama noktası, erime noktası, yoğunluk gibi özellikleri genelde birbiri ile karışan maddelerin saf haldeki özelliklerine yakındır.
6. Karışımı oluşturan maddeler çeşitli fiziksel yöntemlerle bileşenlerine ayrıştırılabilir.
1.1.Çözünme Süreci
Homojen karışımın oluşmasında bir maddenin diğer madde de atom ya da moleküler boyutta dağılmasıyla gerçekleşir. Bu olaya çözünme denir. Çözeltiler iki tür bileşenden oluşur; bunlardan biri çözücü diğeri ise çözünen maddedir. Çözünen madde duruma göre atom, molekül ya da iyonlar halinde çözünür. Bunların boyutları yaklaşık olarak 0,10-1,0 nm aralığındadır. Örneğin bir kaşık şeker suda çözündüğünde, şeker çözünen su ise çözücüdür.
1.2.Çözünmenin Moleküler Temeli
Molekülleri ya da iyonları arasındaki etkileşimler birbirine benzeyen maddeler birbiri içinde çözünür. Tanecikler arasındaki etkileşim türler arasında ne kadar benzerse, maddelerin birbiri içerisinde çözünme eğilimi de o kadar çoktur.
Bir maddenin sıvıda çözünüp çözünmeyeceği aşağıdaki yargılara göre irdelenebilir. Çözünme olayının gerçekleşmesi için;
• Çözücü molekülleri arasındaki etkileşimleri,
• Çözünen molekülleri arasındaki çekim kuvvetini yenebilmesi gerekir.
Bu şartlar sağlandığında madde çözündüğünde ısı açığa çıkarır. Yani suda bol miktarda çözünür. Çözünme olayı ekzotermiktir.
Çözünme olayında benzer benzeri çözer kuralı mevcuttur. Yani polar çözüler, polar ve iyonik maddeleri; apolar çözücüler ise apolar maddeleri iyi çözer denir. Örneğin su, zeytinyağını çözemez. Çünkü su molekülleri polar, yağ molekülleri apolardır. Su, iyonik yapılı tuzları (NaCl,şeker gibi) maddeleri çözebilir.
Yemek tuzunun (NaCl) suda çözünmesi olayında, su molekülleri ve tuz iyonları arasında iyon-dipol etkileşimi gerçekleşir. Bu etkileşimler de tuzdaki iyonik bağı koparabilecek enerjiye sahiptir. Böylelikle tuz, suda kolaylıkla çözünür.
NaCl(k) + H2O(s) → Na+(suda) + Cl-(suda)
Tuzun suda çözünme olayında, dipol yapıdaki su moleküllerinin pozitif ucu (H+) tuzdaki negatif (Cl-) uca doğru; negatif ucu (O2-) ise pozitif (Na+) uca doğru çekilir. Bu olay tuzun çözünmesi sonlanıncaya kadar devam eder.
Hidrasyon; çözücünün su olduğu durumda çözünen madde taneciklerinin su molekülleri tarafından çevrelenmesine denir. Solvasyon ise; sudan farklı bir çözücü içerisinde çevrelenmesine denir.
Üre ( CO(NH2)2 ), moleküler bir maddedir ve polar yapıdadır. Üre suya atıldığında, su molekülleri üre moleküllerini çevreler (hidrasyon). Su moleküllerinin negatif uçları üre moleküllerinin pozitif uçlarına, pozitif uçları ise negatif uçlarına doğru çekilir. Üredeki –NH2 grubu ile su molekülündeki –OH grubu arasında hidrojen bağı oluşur. Üre molekülleri polar olduklarından birbirlerine çok sağlam bağlarla bağlıdırlar. Ancak su molekülleri bu etkileşimde baskın gelerek, ürenin su içerisinde karışmasını sağlar.
CO(NH2)2(k) + H2O(s) → CO(NH2)2(suda)
Sodyum klorürün suda çözünmesinde ortamda iyon oluşur. Ancak üre ve şeker gibi moleküler maddelerin suda çözünmesinde iyonlaşma olmaz, molekül halinde çözünür.
Sıvı maddelerin suda çözünmesinde çözünen-çözünen, çözücü-çözücü, çözünen-çözücü etkileşimleri önemli rol oynar. Sıvı molekülleri, katılara göre daha serbest hareket etmesinden dolayı moleküllerin birbirine karışması kolaylaşır. Örneğin metanolün suda çözünmesi şu şekildedir; ilk olarak çözücü su molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu da enerji gerektirir. Sonra etanol molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu süreçte de enerji gerekir. Son olarak su molekülleri ile etanol molekülleri arasında yeni bağlar oluşmalıdır. İlk iki basamaktaki enerjiyi, son basamak karşıladığından çözünme olayı gerçekleşebilir.
Benzen, suda çözünmez. Bunun nedenleri başlıca şu şekilde sıralanabilir; çözücü su moleküllerinin birbirinden ayrılması için çok enerji gerekir. Ayrıca çözünen benzen molekülleri için de fazlaca enerji gerekir. Bu nedenle enerji sağlanamadığı için su ve benzen molekülleri arasında yeni bağlar oluşamaz. Yani son basamakta açığa çıkan enerji, ilk iki basamakta gerekli olan enerjiyi karşılayamaz.
Gazların suda çözünmesi olayında, gaz molekülleri arasındaki etkileşimler yok sayılabilir. Örneğin oksijen gazı suda çözünürken şu basamaklar gerçekleşir; ilk olarak su molekülleri birbirinden ayrılmalıdır ki bu işlem için çok fazla enerji gerekir. Sonra oksijen molekülleri birbirinden bağımsız olduğundan dolayı serbest hale geçmeleri için enerji gerekmez. Son basamakta ise, su ve oksijen molekülleri arasında yeni bağlar oluşmalıdır ki bu bağlar az miktarda enerji açığa çıkarır. Yani oksijen gazının suda çözünme eğilimi azdır denebilir. Çünkü enerji girdi / çıktı hesabı tutmamaktadır. Buradan oksijen gazının suda çözünmediği değil suda çözünme eğiliminin azlığı ya da çokluğu hakkında yorum çıkarılabilir. Bu tür çözünmelerde enerji girdi / çıktı hesabı tam tutmak zorunda değildir. Mutlak anlamda düşünmemek gerekir. Her gaz suda az çok çözünür. Örneğin oksijenin suda az miktarda çözünmesi hayati önem taşır. Çünkü bu durum suda yaşayan canlılar için olmazsa olmazdır.
1.3.Çözeltilerde Derişim
Çözeltide veya belli bir miktar çözücüde çözünmüş olan madde miktarının ölçüsüne derişim denir. Bir çözeltide, çözünen madde miktarı fazla ise derişik çözelti, az ise seyreltik çözelti olduğu anlaşılır. Seyreltik ve derişik ifadeleri aynı türdeki çözeltileri karşılaştırmak için kullanılan terimlerdir. Çözelti derişimlerini sayısal verilere göre daha net ifade etmek istediğimizde ise yüzde derişim ve ppm-derişim ifadeleri kullanılır.
1.3.1.Yüzde Derişim (%C)
Bir çözeltinin 100 gramında çözünen madde miktarına yüzde derişim denir. Yüzde derişim aşağıdaki bağıntı ile hesaplanır. Yüzde derişim birimsizdir. Çünkü büyüklüğü ifade eder.
%C (m/m) =

Örneğin, kütlece %20’lik NaCl çözeltisinde; 20 gram NaCl tuzu, 80 gramda su bulunur.
1.3.2.ppm-derişim
ppm, milyonda bir kısmını ifade eder. Bu tanım çok seyreltik çözeltiler için kullanılır. Ppm-derişim hesaplanırken, çözünen maddenin 106 gram çözeltideki çözünmüş miktarı bulunur. Ppm-derişim aşağıdaki bağıntı ile hesaplanır.
ppm derişim =

Bu bağıntıya göre 1 ppm = 1 mgmadde / kgçözelti demektir. Yani çözeltinin derişimi 1 ppm ise, çözeltideki her 1 milyon gramında 1 g çözünen madde mevcuttur.
Derişimler, hacimce % ve hacimce ppm olarak da tanımlanabilir. Hacimce yüzde, genellikle sıvı çözünen ve çözücü maddeler için kullanılır. Bu bağıntı aşağıdaki gibidir.
Hacimce %C(V/V)=

Yüzde derişimler gibi, ppm-derişim de hacimler cinsinden hesaplanabilir.
1.4.Koligatif Özellikler
Saf çözücünün bazı özellikleri derişime bağlıdır. Bunlar; erime/kaynama noktasında alçalma, kaynama noktasında yükselme, osmotik basınç oluşumudur. Ancak saf çözücüde derişim, çözünen maddenin cinsine bağlı değildir. O halde çözünenin cinsinden bağımsız ve derişimi ile orantılı olarak değişen özelliklere koligatif özellikler denir.
1.4.1.Donma Noktası Alçalması
Çözeltinin donma noktası saf çözücünün donma noktasından daha düşükse, buna donma noktası alçalması denir. Örneğin tuz oranının artması donma noktasını düşürür. Bu nedenle kışın yollara tuz atılır.
1.4.2.Kaynama Noktası Yükselmesi
Çözeltinin kaynama noktası saf çözücünün kaynama noktasından daha yüksekse, buna kaynama noktası yükselmesi denir.
Çözeltilerde kaynama ve donma noktası düşmesi/yükselmesi, maddenin türüne bağlı değildir. Çözünen madde miktarına ve bunun çözeltide oluşturduğu molekül-iyon sayısına bağlıdır.
1.4.3.Osmotik Basınç
Osmotik basınç genellikle hücrelerde gözlenir. Hücre zarının en önemli özelliği, seçici geçirgen olmasıdır. Yani hücre zarında moleküler boyuttaki açıklıklardan bazı moleküller geçerken bazıları geçemez. Normalde osmozla su moleküllerinin hücreye giriş ve çıkışı denge halindedir. Bu durumda osmotik denge kurulmuştur denebilir. Ancak hücredeki diğer madde miktarları arttığında hücreye daha fazla su molekülü girer. Hücrenin bu şekilde su alma yeteneğine osmotik basınç adı verilir.
Osmoz, temelde çözücü maddelerin çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçmesi şeklinde bir difüzyondur. Eğer osmoz olayının gerçekleştiği sistemde derişik çözeltinin olduğu bölgeye osmotik basınçtan daha büyük bir basınç uygulanırsa olay tersine çevrilir. Bu olaya ters osmoz denir.
2.BÖLÜM – HETEROJEN
KARIŞIMLAR
2.1.Heterojen Karışımların
Sınıflandırılması
Heterojen karışımlar; birden çok fazdan oluşmuş, fazları çıplak gözle ayırt edilebilir karışımlardır. Her tarafında aynı bileşim ve fiziksel özellikleri göstermez. Aşağıdaki tabloda fazların fiziksel hallerine göre ayrılmış olan heterojen karışım örnekleri verilmiştir. ( (*)Heterojen gaz karışımı olmaz.)

Karışımlarda, dağılan maddenin boyutu 1 nm’den büyükse bunlara genel olarak sol denir.
Bir katı veya sıvının gaz içinde dağılmasıyla oluşan karışımlara aerosol denir. Sis ve duman bu karışıma örnektir. Aerosolde dağılan madde boyutu 10-1000 nm arasında ise koloidal aerosollerden bahsedilir. Köpük bu karışıma örnektir.
İki sıvının birbiri içinde çözünmeden, heterojen olarak dağılmış haline emülsiyon denir. Su-zeytinyağı ve su-benzin karışımları, bu karışıma örnektir. Emülsiyonlar da dağılan maddenin tane boyutuna bağlı olarak, kaba emülsiyon veya koloidal emülsiyondan bahsedilebilir.
Bir sıvıda çözünmeyen katının heterojen olarak dağılmış şekline süspansiyon denir. Bu tür karışımlara genel olarak sol adı da verilir. Çamurlu su bu karışıma örnektir. Süspansiyonda dağılan maddenin tanecik boyutu 10-1000 nm arasında ise, bu karışımlara koloidal süspansiyonlar denir ve çok geç çökerler veya hiç çökmezler. Peynir suyu, yumurta akı ve incir sütü bu karışıma örnektir.
Basit karışımlarda, iki katı birbiri içinde çözünmeden karışır. Dağılan ve dağıtan faz ayrımı yapılmaz. Örneğin kuruyemiş, salata bu karışıma örnektir.
3.BÖLÜM – KARIŞIMLARIN
AYRILMASI
3.1.Ayırma Yöntemleri
•Çözünürlük Farkı
-Kristallendirme
-Kimyasal çöktürme
•Uçuculuk Farkı
-Buharlaştırma
-Damıtma
-Süblimleşme
•Tanecik Boyutu Farkı
-Süzme
-Diyaliz
•Yoğunluk Farkı
-Ayırma hunisi ile ayırma
-Dinlendirme-aktarma
-Yüzdürme (Flotasyon)
-Santrifüjleme
-Pıhtılaştırma (Koagülasyon)
•Bir Katıya Bağlanma Eğilimi Farkı
- İyon değiştirme
-Aktif kömür yüzeyinde tutma (Adsorpsiyon)
3.1.1.Uçuculuk Farkına Dayalı
Yöntemler
-Buharlaştırma: Buharlaştırma işlemini gerçekleştirmek için dışarıdan enerji alınması gerekir. Örneğin tuzlu sulardaki tuzu ayrıştırırken, bu gerekli enerji güneşten temin edilir. Böylelikle su buharlaşır ve tuz elde edilir. Buharlaştırma, basit bir ayırma yöntemi olarak kabul edilebilir. Birden fazla katısı olan çözeltilerde, buharlaştırma ile ayrıştırma gerçekleştirilemez.
-Damıtma: Sıvı karışımlarda, bir sıvının buharlaştırılarak soğuk bir ortamda tekrar sıvılaştırılmasına damıtma denir. Basit damıtmada; karışımı oluşturan bileşenlerden kaynama noktası düşük olan ilk önce kaynayıp buharlaşır. Karışımdan ayrılan maddenin buharı soğutulur ve yoğuşturularak toplama kabına alınır. Kaynama noktası yüksek olan sıvı kapta kalır. Ayrımsal damıtma da ise; birbiri içerisinde çözünen sıvıların kaynama noktaları farkından yararlanılarak ayrıştırma yapılır. Ayrımsal damıtmada karışımda bulunan sıvılardan kaynama noktası en yüksek olan sıvı sona kalır.
-Süblimleştirme: Katı haldeki bir madde ısıtıldığında sıvı hale geçmeden doğrudan gaz haline geçiyorsa bu olaya süblimleşme denir. Birden fazla katının karışımında, uçucu bileşenler varsa, bu bileşenler süblimleştirme yöntemi ile ayrılır. Bu yöntemde, ısıtılan karışımdan çıkan uçucu bileşenin buharı soğuk yüzeye çarptırılır ve bileşen sıvılaşmadan direk katı hale dönüşür. Bu olaya da kırağılaşma denir.
3.1.2.Tanecik Boyutu Farkına Dayalı
Yöntemler
-Süzme: Katının sıvı veya gaz içinde dağılmasıyla oluşan heterojen karışımları ayırmak için kullanılan yönteme süzme denir. Bu işlem, süzgeç (filtre) kağıdı veya süzgeçler yardımıyla yapılır.
-Diyaliz: Molekül ve iyonların yarı geçirgen zar gözeneklerinden geçerek bulunduğu ortamdan ayrılması işlemine diyaliz denir. Böbreklerin görevini yerine getiremediği durumlarda diyaliz makineleri geliştirilmiştir. Bu işlemde, küçük moleküller zardan geçerken daha büyük moleküller zardan geçemez ve kanda kalır.
3.1.3.Yoğunluk Farkına Dayalı
Yöntemler
-Ayırma Hunisi ile Ayırma: Birbirine karışmayan sıvılar ayırma hunisi ile ayrılır. Hunide üstte kalan sıvının yoğunluğu daha az, altta kalan sıvının ise büyüktür. Huniye konulan sıvının fazlarına ayrışabilmesi için yeterli süre bekletildikten sonra musluk açılır ve alttaki sıvı bitinceye kadar kapatılmaz. Faz ayrımı kısmına gelindiğinde musluk kapatılır ve sıvılar ayrılmış olur.
-Dinlendirme-Aktarma: Katı-sıvı heterojen karışımlarda çökelekli bir yapı oluşur. İri çökeleğin tam olarak dibe çökmesi beklenir. Sonuç olarak üstte kalan duru sıvının dikkatlice başka bir kaba aktarılmasına aktarma (dekantasyon) denir. Bu yöntemde dağılan katı taneciklerinin koloidal boyuttan daha büyük olması gerekir. Çünkü koloidal yapılı taneciklerin çökmesi çok uzun zaman alır hatta bazen hiç çökme gerçekleşmez. Bu yöntemle katı-katı heterojen karışımlarda bileşenlerine ayrılabilir. Örneğin, tozlu pirinç suya atıldığında pirinç dibe çöker ve üstteki bulanık su başka kaba aktarılabilir. Sıvı-sıvı heterojen karışımlar da bu yöntemle ayrılabilir.
-Yüzdürme (Flotasyon): Yoğunlukları farklı olan ve birbirinden ayrılmakta zorluk çekilen iki madde suyun içine atılır. Yoğunluğu az olan madde suda yüzerken, çok olan madde dibe batar. Yapılan bu işleme yüzdürme denir.
Yüzdürme ile ayırma tekniği cevher zenginleştirme işleminde önemli bir kullanım alanına sahiptir. Cevher zenginleştirme yöntemi, ufalanmış mineral parçacıklarından ve sudan oluşmuş kıvamlı karışım içerisine hava verilmesiyle oluşan hava kabarcıklarına istenilen mineral tanelerinin yapışması sağlanarak yüzdürülmesi işlemine dayanan, minerallerin ayrılmasını sağlayan bir yöntemdir. Özellikle bakır, çinko, nikel, kurşun ve çinko cevherlerinin zenginleştirilmesinde bu yöntem kullanılır.
-Santrifüjleme: Santrifüjleme yönteminde, yoğunluğu farklı olan katılar ayrılır. Karışım merkezkaç kuvveti ile döndürülerek, sıvıdaki yoğun ve büyük boyutlu taneciklerin dışa doğru itilmesi sağlanır. Bu yöntemle aynı boyuttaki tanecikleri ayırmak mümkün değildir.
-Pıhtılaştırma (Koagülasyon): Koloitlerin tanecikleri çok küçük olduğundan dolayı çökme işlemi çok yavaş hatta yok denecek azdır. Bu durumda pıhtılaştırma işlemi yapılır. Küçük tanecikler, çöktürmeden önce birbirine veya başka bir katı yüzeye tutundurulur. Tutunan bu tanecikler büyütülmüş ve çökebilir hale gelir. Yapılan bu ayırma işlemine ise koagülasyon denir. Bu işlemde taneciklerin tutundukları kimyasal maddelere pıhtılaştırıcı (kaogülant) denir. Şap, demir (III) sülfat ve demir (III) klorür bunlara örnektir. Sulardaki safsızlık bu yöntemle giderilir.
3.1.4.Bir Katıya Bağlanma Eğilimi
Farkına Dayalı Yöntemler
-İyon Değiştirici Reçineler: Polimerik iyon anyon ise katyonları bağlar ve bu reçinelere katyon değiştirici reçine denir. Polimerik yükü pozitif olan reçineler ise anyon bağladığından anyon değiştirici reçineler olarak adlandırılır. Sert suya asidik karakter kazandıran reçinelere asidik reçine, bazlık karakter kazandıranlara ise bazik reçine denir. Örneğin sert bir suyu, iyonsuz (deiyonize su) bir su haline getirmek istediğimizde, iki ayrı reçineden geçirerek hem katyonlardan hem de anyonlardan arındırmış oluruz.
-Aktif Kömür Yüzeyinde Tutma (Adsorpsiyon): Moleküllerin katı yüzeyinde tutunması olayına adsorpsiyon denir. Bu olaydan yararlanılarak istenilen molekülleri sıvı ve gazlardan ayırmak mümkündür. Aktif kömür yüzeyinde zehirli molekülleri tutabilmektedir. Bu neden gaz maskeleri bu ayırma işlemine dayanarak tasarlanmıştır.
Öğretmenım çok faydalı oldu teşekur ederim.
YanıtlaSilRica ederim iyi çalışmalar.
Silsüper olmuş teşekkürler.
Silkısaca ve öz olsa daha iyi olurmuş "_"
YanıtlaSilEmeğe saygı iyi olmuş
SilVay be cok Iyi olmus Sinavdan 100 aldim
YanıtlaSilbu kız öğretmenmi oha :D benim dersime girse dalga geçiyor sanarım
YanıtlaSilYA NE KADAR SAÇMA OLMUŞ ÇOK UZUN BENCE KÖTÜ OLMUŞ
YanıtlaSilhocan çarşamba günü kimya sınavı var hoca 3 haftadır aynı videoyu açıyor hocam bunu izledik diyoz ben sizi görmekten bıkmadım sanki izleyin diyo bu yazdıklarınızın çeyreğini biliyorum belki
YanıtlaSilKardeşim insanları kandırma hangi hoca sizi görmekten bıkmadım sanki desin ki
SilBENİMDE 15 KASIMDA YAZILIM VAR BEN BİŞE DİYORMUYUM
YanıtlaSilMerhaba harika teşekkürler...!!!
YanıtlaSilHocam sizin sayenizde performans ödevimi hazirlayabildim.Tesekkur ederim
YanıtlaSilHocam muhteşem olmuş. Bu çalışma bir 20 sene falan daha tutar helal olsun.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilGuzel ama biraz fazla uzun ama yinede teşekkürlerr
YanıtlaSilMake Money: Make Money With Online Bookmakers in Money
YanıtlaSilGet started in online sports betting with the help of a free sportsbook bet. This is หารายได้เสริม your chance to learn the ins and outs of playing sports.